oyuncusu

listen to the pronunciation of oyuncusu
Türkisch - Englisch

Definition von oyuncusu im Türkisch Englisch wörterbuch

oyun
{i} game

Football is an old game. - Futbol eski bir oyundur.

If the metal plate terminal of the game cassette is dirty it may be difficult for the game to start when the cassette is inserted into the game console. - Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.

oyun
play

The baby is playing with some toys. - Bebek bazı oyuncaklar ile oynuyor.

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

oyun
performance

The game's outcome hangs on his performance. - Oyunun sonucu onun performansına bağlı.

The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field. - Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.

oyun
{i} act

Not everyone thought she was a great actress. - Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.

She is said to have been an actress about twenty years ago. - Onun yaklaşık yirmi yıldır bir oyuncu olduğu söyleniyor.

başrol oyuncusu
headliner
ileri alan oyuncusu
striker
oyun
hoax

I believe it's all a hoax. - Bunun hepsinin bir oyun olduğuna inanıyorum.

oyun
stage play
oyun
trick

I trained the dog to do tricks. - Oyun yapması için köpeği eğittim.

Mike played a bad trick on his brother. - Mike erkek kardeşine kötü bir oyun oynadı.

oyun
acting

Tom got an acting job in Hollywood. - Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı.

Her acting is on the level of a professional. - Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.

oyun
canard
oyun
{i} playing

I am playing a browser game. - Bilgisayar oyunu oynuyorum.

Whenever you visit him, you will find him playing video games. - Onu her ziyaret edişinizde, onu video oyunları oynarken bulacaksınız.

bale oyuncusu
(Muzik) ballet dancer
forvet oyuncusu
(Spor) striker
kanat oyuncusu
wing
oyun
pretense
oyun
piece

Climbing that mountain was a piece of cake. - O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.

oyun
representment
oyun
wiles
oyun
jeu (fr)
oyun
presentation
oyun
intrigue
oyun
dalliances
oyun
sham
sahne oyuncusu
(Muzik) pay actor
oyun
spectacle
oyun
representation
oyun
sell

The toy seller was very friendly. - Oyuncak satıcısı çok samimiydi.

That toy is selling like hot cakes. - O oyuncak çok satılıyor.

oyun
prank

Stop playing pranks on me! - Bana oyun oynamayı kes!

oyun
ruse
oyun
artifice
oyun
show

I'll show you how this game is played. - Bu oyunun nasıl oynandığını sana göstereceğim.

Do you like game shows? - Oyun programlarından hoşlanıyor musun?

oyun
dodge
Oyun
gameplay
borsa oyuncusu
market players
kabare oyuncusu
cabaret player
orta oyuncusu
mid player
oyun
playgrounds
oyun
gamers
oyun
diversion
pasör oyuncusu
setter player in volleyball game
tiyatro oyuncusu
stage actor
OYUN
(Askeri) gaming
başrol oyuncusu
lead, leading man, leading lady
başrol oyuncusu erkek
leading man
başrol oyuncusu kadın
leading lady
beysbol oyuncusu
(Spor) baseball player
borsa oyuncusu
gambler
defans oyuncusu
defense
defans oyuncusu
defence [Brit.]
defans oyuncusu
back
dış saha oyuncusu
outfielder
golf oyuncusu
golfer

I don't consider myself to be a good golfer. - Kendimi iyi bir golf oyuncusu olarak görmüyorum.

golf oyuncusu
golf player
hentbol oyuncusu
handball player
hentbol oyuncusu
handballer
hokey oyuncusu
(Spor) hockey player
kanat oyuncusu
wing, winger
kanat oyuncusu
winger
karakter oyuncusu
character actor
karakter oyuncusu
(Tiyatro) actor of composition
kriket oyuncusu
cricketer
orta alan oyuncusu
centre [Brit.]
orta alan oyuncusu
center
oyun
device
oyun
wheeze
oyun
sport
oyun
presentment
oyun
dance, folk dance
oyun
play, theatrical presentation
oyun
dance

He knows many folk dances. - O birçok halk oyunu biliyor.

oyun
trick, ruse
oyun
frolic
oyun
game; play, performance; drama; dance; trick, ruse, game, hoax, prank
oyun
wrestling a movement designed to throw one's opponent off guard
oyun
gull
oyun
stratsgem
oyun
pelota
oyun
rounders
oyun
chouse
oyun
double

I enjoy playing doubles with Tom. - Tom'la teniste çiftli oyun oynamaktan hoşlanıyorum.

oyun
gouge
oyun
flimflam
oyun
ludo
oyun
practice

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

oyun
cheat
oyun
gambol
oyun
stratagem
oyun
dalliance
savunma oyuncusu
defender
sağ kanat oyuncusu
rightwinger
sol açık oyuncusu
leftwinger
sol kanat oyuncusu
leftwinger
tiyatro oyuncusu olmak
go on the stage
usta iskambil oyuncusu
card-shark
Türkisch - Türkisch

Definition von oyuncusu im Türkisch Türkisch wörterbuch

Oyun
(Osmanlı Dönemi) DÜABE
Oyun
baziçe
Oyun
(Osmanlı Dönemi) LAG
Oyun
lub
Oyun
(Osmanlı Dönemi) DEYDENUN
Oyun
(Osmanlı Dönemi) ŞEMA'
hücum oyuncusu
İleri uçta oynayan oyuncu
ileri uç oyuncusu
Futbolda ileri uçta oynayan sporcu, golcü
kılıç oyuncusu
Kılıç oyunu oynayan sporcu, eskrimci
orta oyuncusu
Orta oyununda oynayan (sanatçı)
oyun
Şaşkınlık uyandırıcı hüner
oyun
Teniste taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
oyun
Hasmını yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
oyun
Kumar
oyun
Taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
oyun
Hile, düzen, desise, entrika
oyun
Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
oyun
Sahne veya mikrofonda oynamak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
oyun
Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
oyun
Hile, düzen, desise, entrika: "Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir."- H. Taner
oyun
Eski Türkler'de şaman, baksı, kam, ozan gibi adlar verilen büyücü-şairler için kullanılan bir başka sözcük
oyun
Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence
oyun
Kumar: "Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar."- P. Safa. Şaşkınlık uyandırıcı hüner
oyun
Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma
oyun
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü: "Büyük annem yeni dansları eski kabakçı Arapların oyunu kadar bile güzel bulmuyor."- H. E. Adıvar
oyun
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü
oyun
Oğuz Atay'ın yarattığı, yazınsal karakterlerin genel davranış biçimi
sonuç oyuncusu
Maçın skorunda etkili olan oyuncu
yumruk oyuncusu
Boksör