Yalan söylediğin için yazıklar olsun.
- Shame on you for lying.
Bermuda Şeytan Üçgeni bir yalandır.
- The Bermuda Triangle is a sham.
O, sahte arkadaşlar ve utanmaz kadınlarla çevrili bir masada oturuyor.
- He sits at a table, surrounded by false friends and shameless women.
Tüm sahte, angarya ve kırık düşlerle; hala güzel bir dünya.
- With all its sham, drudgery and broken dreams; it is still a beautiful world.
Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
- A shameless liar speaks smilingly.
Onun utancı onu yapmasını engelledi.
- His shame prevented him from doing that.
Bu kadar çok şey yapmak için yalnızca bir hayatımızın olması yazık.
- It's a shame we only have one life to do so many things.
It was only a sham wedding, they didn't care much for one another but wanted their parents to stop hassling them.
A con-man must be skilled in the arts of sham and deceit.
You were shammed by the pool shark.
The time-share deal was a sham.