This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
I tried to stop him, but he left me behind.
- Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
The police held the crowd back.
- Polis kalabalığı geride tuttu.
Tom and Mary sat way in the back.
- Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
He left Japan never to come back.
- O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Please, remember those words for the rest of your life.
- Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın.
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
- Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
The bus was behind schedule.
- Otobüs tarifenin gerisindeydi.
I tried to stop him, but he left me behind.
- Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
I don't want to fall behind my class.
- Dersimden geride kalmak istemiyorum.
Tom is back in his office.
- Tom ofisine geri döndü.
I'll be back in a wink.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
The dog walked backward.
- Köpek geriye doğru yürüdü.
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
Tom bends over backwards to please Mary.
- Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
In hindsight, this was a mistake.
- Geriye dönüp baktığımda, bu bir hataydı.
As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri kalmış.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
In the end, the Germans were forced to withdraw.
- Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
I want to leave behind contributions to humanity.
- İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.