İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.
- It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Tom has a distinct French accent.
Onun farklı bir İngilizce aksanı var.
- She has a distinct English accent.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
O yapacak önemli bir ayrım.
- That's an important distinction to make.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
The Bush Administration attempted to distinguish the current case from Flast. . . . Judge Richard Posner, writing for the court of appeals, responded that this was a distinction without a difference. In the end, all money is appropriated by Congress.
Olga's voice is quite distinct because of her accent.
Her voice was distinct despite the heavy traffic.
... longer any meaningful distinction between home and work, between personal life and professional ...
... to economic logic is a vital distinction money for governments ...