There's no doubt that he likes taking walks.
- Şüphesiz, o, yürüyüş yapmayı sever.
No doubt he did his best, but he didn't succeed.
- Şüphesiz elinden geleni yaptı ama başarmadı.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
Wilson clearly had the best chance to win.
- Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
Tom clearly has potential.
- Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
The computer is undoubtedly a valuable tool.
- Şüphesiz bilgisayar, kıymetli bir alettir.
This is undoubtedly the best country in the world.
- Burası şüphesiz dünyadaki en iyi ülke.
He will succeed without fail.
- O şüphesiz başarılı olacak.
Surely we can get in touch with Tom.
- Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.
We'd sure like to help them.
- Şüphesiz onlara yardım etmek istiyoruz.
Doubtless you have heard the news.
- Şüphesiz haberi duydun.
You are doubtless aware of his absence.
- Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.
Of course it's not a problem if you go.
- Şüphesiz gidersen sorun değil.
Tom was, of course, very tired.
- Tom, şüphesiz, çok yorgundu.
He will succeed without doubt.
- O şüphesiz başarılı olacaktır.
He is without doubt one of the most successful businessmen in Japan.
- O şüphesiz Japonya'daki en başarılı iş adamlarından biridir.
He is unquestionably the oldest man in the village.
- O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.
It was a shock, to be sure.
- Şüphesiz, o bir şoktu.
He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
- Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
- Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
- Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.