Definition von difference im Englisch Türkisch wörterbuch
- fark
Facebook ve Twitter arasındaki fark, Twitter'ın bir mikroblog servisi olmasıdır.
- Difference between Facebook and Twitter is, Twitter is a microblogging service.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- ayrım
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- (Biyoloji) farklılık
Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?
- What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students?
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
- People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
- çıkarma sonucunda kalan miktar
- {i} benzememe
- mübayenet
- (Tıp) diferans
- uyuşmak
- uyuşmazlık
- anlaşmazlık
- tefavüt
- {i} fikir ayrılığı
- {i} olağandışılık
- {i} ihtilaf
- ayırıcı özellik
- {i} ayrılık
- (Sosyoloji, Toplumbilim) ayrım (derrida)
- anlaşmak
- ayırtı
- ikilik
- (Matematik) kalan
- farkın
- farkı
- ayrımlılık
- difference between
- (Fiili Deyim ) aralarında farklılıklar olmak
- difference of opinion
- görüş ayrılığı
- difference amplifier
- diferansiyel amplifikatör
- difference detector
- fark detektörü
- difference equation
- fark denklemi
- difference frequency
- fark frekansı
- difference of exchange
- kur farkı
- difference of opinion
- fikir ayrılığı
- difference of potential
- potansiyel farkı
- difference of pressure
- basınç farkı
- Difference Engine
- Fark motoru
Her interested in science and mathematics led her around 1840 to study the Difference Engine.
- difference amplifier
- (Nükleer Bilimler) farksal yükselteç
- difference amplifier
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) fark kuvvetlendirici
- difference chart
- (Askeri) PLANİMETRİK DÜZELTME ÇİZELGESİ: Bir silah veya mevkie nazaran mesafesi ve istikamet açısı bilinen bir hedefin, diğer bir silah veya mevkie nazaran mesafe ve istikamet açısını bulmaya yarayan cetvel
- difference equation
- (Matematik) kalanlar denklemi
- difference from control test
- (Gıda) kontroldan farklılık testi
- difference from control test
- (Gıda) kontrolden farklılık testi
- difference galvanometer
- fark miniakimolceri
- difference in conditions
- (Sigorta) şartlarda farklılık
- difference in elevation
- kot farklı
- difference in elevation
- seviye farklı
- difference in exchange rates
- (Ticaret) döviz kuru farkı
- difference in perils
- (Sigorta) tehlikelertde farklılık
- difference latitude
- (Askeri) enlem farkı
- difference metric
- fark olcevi
- difference of latitude
- (Askeri) enlem farkı
- difference of sets
- (Matematik) kümeler farkı
- difference of settlement
- oturma farkı
- difference theory
- (Dilbilim) ayrılık kuramı
- divergence difference
- (Askeri) ATIŞ DAĞITIM AÇISI, ESAS TOPTAN AYIRMA: Bataryada, esas top dışındaki bir topun, tevcih istikametindeki değişiklik. Böylece; bu topun ateş hattı, esas topunkinden ayrılmış olur. Bu açı; hedefi batarya cephesinden daha büyük bir genişlikte ateş altında tutmak için alınır
- divergence difference
- (Askeri) esas toptan ayırma
- divergence difference
- (Askeri) atış dağıtım açısı
- differ
- {f} farklı olmak
Farklı olmak istemiyorum.
- I don't want to be different.
Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım.
- I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
- differ
- Farklılık göstermek
- differ
- değişiklik göstermek
Yasalar ABD'de eyaletten eyalete değişiklik göstermektedir.
- Laws differ from state to state in the United States.
- differ
- {f} with ile aynı fikirde olmamak
- differences
- (Bilgisayar) farklar
Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.
- As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage.
İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklar vardır.
- There are some differences between British English and American English.
- make a difference
- farketmek
- differences
- (Bilgisayar) farklılık
Tom'un ve benim farklılıklarımız var.
- Tom and I have our differences.
İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
- Striking differences existed between the two boys.
- altitude difference
- (Askeri) rakım farkı
- angular difference
- açısal fark
- differ
- değişik olmak
- differ
- ayrıcalık göstermek
- differ
- (Politika, Siyaset) farklılaşmak
- differ
- ayrılmak
- differ
- benzemez olmak
- exhibit one's difference
- farkını ortaya koymak
- inventory difference
- (Ticaret) stok farkı
- logical difference
- (Bilgisayar,Teknik) küme farkı
- logical difference
- (Bilgisayar,Teknik) mantıksal fark
- our difference
- farkımız
- reflect the price difference
- fiyat farkını yansıtmak
- reflect the price difference
- fiyat farkı yansıtmak
- symmetric difference
- (Matematik,Teknik) bakışımlı fark
- adjust a difference
- anlaşmazlığı halletmek
- astigmatic difference
- odak kaçıklığı
- colour difference signal
- renk ayırım sinyali
- common difference
- ortak fark
- differ
- anlaşamamak
- differ
- (from ile) farklı olmak
- differ
- farklı ol
Çılgınlık, sonuçların farklı olacağını umarak, aynı deneyimi tekrarlamaktır.
- Madness is repeating the same experience, expecting the results to be different.
Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım.
- I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
- differ
- (with ile) farklı görüşte olmak
- magnitude difference
- parlaklık farkı
- make a difference
- fark etmek
- perceive the difference
- farkı anla
- phase difference
- faz farkı
- potential difference
- potansiyel farkı
- potential difference
- anlaşmazlık
- temperature difference
- sıcaklık farkı
- it makes a difference
- Fark eder
- It makes no difference
- Farketmez
- appreciable difference
- kayda değer bir fark
- conversion difference
- değiştirme farkı, konversiyon farkı
- differences
- farklılıklar
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
- People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?
- What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students?
- in difference
- fark
- it makes no difference
- olsa da olur olmasa da
- just-noticeable difference
- just-göze çarpan bir fark
- make a difference
- (deyim) Bir fark yaratmak
- make no difference
- Fark etmemek, bir şeyi değiştirmemek
- quantitative difference
- nicel bir fark
- split the difference
- kalanı eşit olarak bölmek
- what difference does it make
- ne fark eder ki
- what is the difference?
- fark nedir?
- wing difference
- kanat farkı
- accumulated difference
- birikmiş fark
- altitude difference
- (Askeri) İRTİFA FARKI; RAKIM FARKI: Hesaplanmış irtifa ile kaba irtifa (observed altitude) arasında veya önceden hesaplanmış irtifa ile sekstan irtifai arasında yay dakikası olarak fark. Bu fark; Kaba veya sekstan irtifa, hesaplanmış veya önceden hesaplanmış irtifadan büyük veya küçük olduğuna göre T (Toward ,... ya) veya A (Away ..... dan) harfleriyle ifade edilir. Buna "altitude intercept" ve "intercept" de denir
- angular difference
- acisal fark
- azimuth difference
- (Askeri) İSTİKAMET AÇILARI FARKI; MEVKİ FARKI: İki değişik noktadan, özellikle, bir top mevzii ile tevcih noktasından, ayrı ayrı bakıldığı zaman, bir cismin mevkiinde görülen zahiri fark. Buna "parallax" da denir
- backward difference scheme
- (Askeri) geriye doğru fark sistemi
- colour difference signal
- renk ayırım sinyali
- contact potential difference
- temas potansiyeli farki
- deflection difference
- (Askeri) YAN FARKI: Demet genişliğini değiştirmek üzere, batarya dahilindeki bir topun, belirli bir topa (genellikle esas topa) doğru veya bu topun aksi yönde döndürüldüğü açısal mesafe
- deflection difference
- (Askeri) yan farkı
- differ
- {f} benzememek
- differ
- {f} farlı düşünmek
- differ
- from ile başka olmak
- differ
- {f} ters düşmek
- differ
- uygun bulmamak
- differ
- kavga etmek
- differ
- x anlaşmazlığa düş/ayrıl
- differ
- bozuşmak
- differ
- {f} from -den başka olmak, -e benzememek, -den farklı olmak, -den ayrılmak
- differ
- with ile muvafakat etmemek
- ejection time difference
- ejeksiyon zaman farkı
- elevation difference
- (Askeri) yükseliş farkı
- elevation difference
- (Askeri) YÜKSELİŞ FARKI: Atış esaslarının bir esas topa veya başka bir esas noktaya göre alındığı hallerde, her topa uygulanması gereken yükseliş farkı
- ethnic difference
- etnik farklılık
- finite difference approximation
- sonlu farklar yaklasimi
- finite difference equation
- sonlu kalanlar eşitliği
- finite difference equation
- (Matematik,Teknik) sonlu kalanlar denklemi
- finite difference equation
- (Askeri,Matematik) sonlu farklar denklemi
- finite difference method
- (Nükleer Bilimler) sonlu fark yöntemi
- gun difference
- (Askeri) MESAFECE KADEME FARKI: Belirli bir topun hedefe olan mesafesi ile esas topun hedefe olan mesafesi arasındaki fark
- individual difference
- şahsi fark
- it makes a difference
- şu veya bu şekilde sonucu etkiler
- just discernible difference
- ancak sezilebilen ayrim
- logical difference
- kume farki, mantiksal fark
- longevity difference
- (Politika, Siyaset) uzun hizmet farkı
- minor difference
- küçük fark
- observed time difference
- gözlemlenmiş zaman farkı
- parallax difference
- (Askeri) PARALAKS FARKI: Bir cismin tepesinin yer değiştirmesiyle kaidesine nazaran meydana gelen ve cismin bir hava fotoğrafı stereo çiftindeki iki ayrı hayaliyle ölçülen fark
- path length difference
- yol uzunlugu farki
- perceive the difference
- farkı anlamak
- phase difference
- (Askeri) FAZ FARKI: Bir sesin iki kulak tarafından alınışı arasındaki zaman farkı. Genel olarak, bir kulak diğerinden, saniyenin küçük bölüntüsü kadar farkla daha erken işittiğinden, bir sesin istikametini ayırt etme hassası, bu faz farkına bağlıdır. Çift kulakla ses dengesi, yani bir sesin iki kulakla aynı zamanda işitilmesi, baş, faz farkı sıfıra indirilecek şekilde, çevirmek suretiyle temin edilir
- politics of difference
- (Politika, Siyaset) farklılık politikaları
- price difference in between
- (Ticaret) aradaki fiyat farkı
- range difference
- (Askeri) MESAFE FARKI: Herhangi iki noktadan üçüncü bir noktaya olan mesafeler arasındaki fark; özellikle bir hedefin iki ayrı topa olan mesafesi
- see the difference
- fark görmek
- shipper/receiver difference
- (Nükleer Bilimler) gönderici/alıcı farkı
- symetric difference
- bakisimli fark
- tell the difference
- fark görmek
- tell the difference
- ayırt etmek
- tell the difference
- farkını söylemek
- tidal difference
- (Askeri) gel-git seviye farkı
- vast difference
- çok büyük fark
- vast difference
- dünya kadar fark
- wide difference
- büyük fark