Why did you turn down his request for a pay rise?
- Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
There was a modest rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
I approached my father about an increase in allowance.
- Ben harçlıkta bir artış hakkında babamla görüştüm.
The increase of the population is a serious problem.
- Nüfus artışı ciddi bir sorundur.
I asked my boss for a pay raise.
- Patronumdan ücret artışı istedim.
Tom asked his boss for a pay raise.
- Tom patronundan ücret artışı istedi.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
Last year's growth of income was 5% after inflation.
- Enflasyondan sonra geçen yılın gelir artışı % 5 idi.
He ordered them to survey population growth.
- Onlara nüfus artışını araştırmalarını emretti.
The Dow Jones average posted a gain of two points today.
- Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti.
The auction ends Monday.
- Açık artırma pazartesi sona eriyor.
This may end up being somebody else's problem.
- Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
This town is increasing in population.
- Bu kasabanın nüfusu artıyor.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.
- He brought the art of painting to perfection.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Bu eski resmi benim için onarabilecek bir ressam biliyor musun?
- Do you know an artist who can restore this old picture for me?
Kabuki eski bir Japon sanatıdır.
- Kabuki is an old Japanese art.
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.
- He is such a great artist that we all admire.
Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
- He is one of the greatest artists in Japan.
Beyninizin sol tarafını çok kullanıyorsunuz. Daha sanatsal olabilmek için beyninizin sağ tarafını kullanmaya çalışın.
- You live in your left brain too much. Try to use your right brain to be more artistic.
Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
- The artistic beauty of the garden is truly amazing.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.