This book is out of print.
- Bu kitabın baskısı tükendi.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
Despite his restraint, he agreed to it.
- Onun baskısına rağmen, o, onu kabul etti.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
He will never yield to the pressure of a politician.
- O bir politikacı baskısına asla boyun eğmeyecektir.
I work better under pressure.
- Baskı altında daha iyi çalışırım.
We must do everything we can to fight oppression wherever it occurs.
- Nerede olursa olsun baskıyla mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız.
Fight oppression, claim your freedom.
- Baskıya direnin, özgürlüğünüzü talep edin.
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
Public pressure forced the army to act.
- Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.
I was forced to sign my name.
- Adımı imzalamam için bana baskı yapıldı.
Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
- Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskıya devam etmektedir.
This dictionary is an abridged edition.
- Bu sözlük kısaltılmış bir baskıdır.
This edition is limited to seven thousand copies.
- Bu baskı yedi bin nüsha ile sınırlı.
The seed of revolution is repression.
- Devrimin tohumu baskıdır.
Gravity stresses the human body.
- Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.
I'm feeling stressed.
- Ben baskı hissediyorum.
Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
- Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskıya devam etmektedir.
The rope broke under the strain.
- Halat baskı altında kırıldı.
Tom has been under a great deal of strain lately.
- Tom son zamanlarda büyük bir baskı altında.
A new serial will begin in next month's issue.
- Gelecek ayın baskısında yeni bir dizi başlayacak.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.
- Odada bir baskı hissi vardı; Hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret etmedi.
He was coerced into helping the thieves.
- Hırsızlara yardım etmesi için baskı yapıldı.
We don't want to pressure you.
- Sana baskı yapmak istemiyoruz.
I don't wanna press you.
- Sana baskı yapmak istemiyorum.
As it was printed in haste, the book has many misprints.
- Alelacele basıldığı için kitapta birçok baskı hatası var.
That's likely a misprint.
- O, muhtemelen baskı hatası.
I work best under pressure.
- Ben en iyi baskı altında çalışırım.
I'm always under pressure.
- Ben hep baskı altındayım.
The government of that country oppresses its people.
- O ülkenin hükümeti insanlarına baskı yapmaktadır.
We don't want to pressure you.
- Sana baskı yapmak istemiyoruz.
I'm not here to put pressure on you.
- Burada sana baskı yapmak için bulunmuyorum.
I'm not here to put pressure on you.
- Burada sana baskı yapmak için bulunmuyorum.