School starts at 8:40.
- Okul 08:40'ta başlar.
Tom usually starts his day with a hot cup of coffee.
- Tom gününe genellikle sıcak bir fincan kahveyle başlar.
School begins at nine and is over at six.
- Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
Charity begins at home.
- Yardımseverlik evde başlar.
It's not a suitable topic for discussion.
- Tartışma için uygun bir başlık değil.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
I am the patrol leader.
- Ben devriye başkanıyım.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
- Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
- Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
- Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
His failure was mainly due to carelessness.
- Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
The couples carved their initials in oak trees.
- Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
Do you have a course for beginners?
- Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
- Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı halka hitap etti.
The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
- General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
Don't stick your nose into other people's business.
- Başka insanların işine burnunu sokma!
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
- Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
The organization plays a principal role in wildlife conservation.
- Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.
They shake hands instead of bowing.
- Başla selamlama yerine tokalaştılar.
He bowed to me as he left the room.
- O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
- Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
His masterpiece has not appeared yet.
- Onun başyapıtı henüz görünmedi.
Nobody has heard of it but me.
- Benden başka hiç kimse onu duymadı.
Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The two premiers had nothing in common.
- İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
At first, I couldn't play the guitar.
- En başta gitar çalamıyordum.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A relationship based on total honesty is bound to fail.
- Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız başına yaşadı.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
- Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
- Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
- Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.