The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
 - Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.
The judge called for a recess of two hours.
 - Yargıç iki saat ara verdi.
Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
 - Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
If the car breaks down, we'll walk.
 - Araba bozulursa, yürürüz.
Leave more space between the lines.
 - Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.
Tom backed his car out of the parking space.
 - Tom arabasını park yerinden çıkardı.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
 - Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
Search and rescue operations began immediately.
 - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
I visit my friend's house at intervals.
 - Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
Buses are running at 20 minute intervals.
 - Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
There is a generation gap between them.
 - Onlar arasında kuşak farkı var.
The gap between rich and poor is getting wider.
 - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
They all sought for the lost child.
 - Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
Religion is freedom and justice being sought in the entire region.
 - Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.
Let's take time out to elaborate a strategy.
 - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
 - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Why don't you look for Tom?
 - Niçin Tom'u aramıyorsun?
Let's split up and look for Tom.
 - Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
 - Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
Everybody has the right to seek happiness.
 - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
 - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
 - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
How are relations between the two of them going?
 - Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
Prices range from one to five dollars.
 - Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
 - İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
How about stopping the car and taking a rest?
 - Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
 - Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
There is only a marginal difference between the two.
 - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
 - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
 - Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
 - Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old.
 - On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
 - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
Our car broke down in the middle of the street.
 - Arabamız caddenin ortasında bozuldu.
Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops.
 - Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
 - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
 - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
 - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Please put a comma between the two main clauses.
 - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Do you know how to use these command line tools?
 - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
 - Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
 - Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
Are you on good terms with Tom?
 - Tom'la aranız iyi mi?
We are on good terms with them.
 - Onlarla aramız iyidir.
It was raining all day long without intermission.
 - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
It's almost intermission.
 - Gösterim arası olmak üzere.
Call me this afternoon.
 - Bu öğleden sonra beni ara.
Call me again in two days.
 - İki gün içinde beni yeniden ara.
I thought you'd be out searching for Tom.
 - Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.
The police spent hours searching Tom's place, but they couldn't find the murder weapon.
 - Polisler saatlerce Tom'un evini aradılar fakat onlar cinayet silahını bulamadılar.
Let's take a short pause.
 - Kısa bir ara verelim.
My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
 - Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.
You should look up this word.
 - Bu kelimeyi aramalıyız.
It is a good habit to look up new words in a dictionary.
 - Yeni kelimeleri sözlükte aramak iyi bir alışkanlıktır.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
 - Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
I came here seeking justice.
 - Buraya adalet aramak için geldim.
Could you dial for me? The telephone is too high.
 - Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
In case of fire, you should dial 119 immediately.
 - Yangın durumunda, hemen 119'u aramanız gerekir.
I need to search for my pen.
 - Dolma kalemimi aramalıyım.
Tom will assist you in your search for Mary.
 - Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
 - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
 - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
When is the intermission?
 - Perde arası ne zaman?
It's almost intermission.
 - Gösterim arası olmak üzere.
Interpreters mediate between different cultures.
 - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
 - O iki parti arasında aracılık yaptı.
Check and adjust the brakes before you drive.
 - Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
We're still checking into it.
 - Onu hâlâ araştırıyoruz.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
 - Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
 - Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
Buying such an expensive car is out of the question.
 - Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.
Tom is always spacing out in class.
 - Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
 - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
Do you know how to drive a car?
 - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
You'll be able to drive a car in a few days.
 - Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km.
 - Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.
Scientists can easily compute the distance between planets.
 - Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.