çıplaklık

listen to the pronunciation of çıplaklık
Türkçe - İngilizce
nude
bleakness
baldness
barrenness, lack of trees or vegetation
bareness
nakedness, nudity
lack of furniture; bareness (of walls)
nakedness
simplicity (of style). (bütün)
nudity
nudeness
undress
çıplak
bare

I love walking barefoot on the grass. - Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.

She choked him with her bare hands. - O, çıplak elleriyle onu boğdu.

çıplak
naked

Tom's mother chased Tom as he ran naked around the lobby. - Tom'un annesi Tom'u holde çıplak gezdiği için kovaladı.

Atoms can not be perceived with naked eye. - Atomlar çıplak gözle görülemez.

çıplaklık taraftarı kimse
nudist
çıplak
nude

Some parents complained about the nude pictures in their children's textbooks. - Bazı anne-babalar, çocuklarının ders kitaplarındaki çıplak resimler hakkında şikâyette bulundu.

Tom likes to sleep in the nude, but I prefer to wear pajamas. - Tom çıplak uyumayı sever ama ben pijama giymeyi tercih ederim.

çıplak
unclothed
çıplak
bald
çıplak
buff
çıplak
exposed
çıplak
undressed

They were undressed when I came in. - Ben içeri girdiğimde onlar çıplaktılar.

Many Belarusians came to work naked after their president asked them to get undressed and work. - Birçok Beyaz Rusyalı onların başkanları onların soyunmalarını ve çalışmalarını istedikten sonra işe çıplak geldi.

çıplak
unclad
çıplak
{s} bleak
çıplak
stark
çıplak
nudist

Tom and Mary went to a nudist club. - Tom ve Mary bir çıplaklar kulübüne gittiler.

Çıplak
(deyim) in one's skin
Çıplak
cıbıldak
çıplak
to bare
çıplak
(göz) unaided
çıplak
bare, uncovered (head)
çıplak
innocent of clothes
çıplak
bare (earth); barren, bare (land); unforested; (place) which contains little plant life
çıplak
naked, stark, nude, bare
çıplak
(gerçek) unvarnished
çıplak
naked, nude
çıplak
poor person, (an) indigent
çıplak
uncovered
çıplak
empty, unfurnished (room); bare (wall)
çıplak
plain, simple, unadorned (truth, fact); straightforward, simple (style)
çıplak
art nude, painting or sculpture of a nude
çıplak
uncarpeted
çıplak
unadorned
çıplak
aunaturel
çıplak
raw
çıplak
in a state of undress
çıplak
starkers
Türkçe - Türkçe
Çıplak olma durumu: "Bugün bir ikinci moda da çıplaklıktır, fakat bu bir sözde çıplaklıktır."- H. E. Adıvar
Çıplak olma durumu
(Osmanlı Dönemi) URYANİ
(Osmanlı Dönemi) ARÂ
(Osmanlı Dönemi) URA
nüdizm
Çıplak
ari
Çıplak
(Osmanlı Dönemi) LUT
Çıplak
(Hukuk) URYAN
Çıplak
çıpıldak
Çıplak
Çıplak
şallak
Çıplak
üryan
Çıplak
cıbıl
Çıplak
(Osmanlı Dönemi) SADİC
Çıplak
daylak
Çıplak
yalıncak
çıplak
Saçsız
çıplak
Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan
çıplak
Olduğu gibi, apaçık
çıplak
Yalın, süssüz
çıplak
Çıplak vücut resmi, nü
çıplak
Yoksul (kimse): "Askerliğini yapmamış, beş parasız, çıplak bir Cemal'in nesi vardı evlenilecek?"- N. Cumalı
çıplak
Akya Balığı
çıplak
Üzerinde yeşillik bulunmayan
çıplak
Olduğu gibi, apaçık. Çıplak vücut resmi, nü
çıplak
Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan: "Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı."- E. E. Talu
çıplak
İçinde, gerekli eşya bulunmayan
çıplak
Yoksul kimse
çıplak
Saçsız (baş). Üzerinde yeşillik bulunmayan: "Irmağın başında kocaman, çıplak bir tek kavak vardı."- H. E. Adıvar. İçinde, gerekli eşya bulunmayan: "Ankara tepelerinin birinde, boz renkli bir binanın çıplak ve dar bir odasında onunla karşı karşıyayız."- Y. K. Karaosmanoğlu
çıplak
cavlak
çıplak
dal
çıplaklık