Is eating a clove of garlic every day beneficial to your health?
 - Her gün bir diş sarımsak yemek sağlığınız için yararlı mıdır?
Tom decided that it wouldn't be beneficial to study French.
 - Tom Fransızca çalışmanın yararlı olmayacağına karar verdi.
This site is quite useful.
 - Bu site oldukça yararlı.
Iron is a useful metal.
 - Demir yararlı bir metaldir.
His advice was very helpful.
 - Onun tavsiyesi çok yararlı oldu.
Tom's advice was very helpful.
 - Tom'un tavsiyesi çok yararlı idi.
Take this folding umbrella with you. It might come in handy.
 - Bu katlanan şemşiyeyi yanına al. Yararlı olabilir.
Having a small flashlight in your pocket may come in handy.
 - Cebinde küçük bir el fenerine sahip olman yararlı olabilir.
Tom taught me a lot of useful things.
 - Tom bana birçok yararlı şey öğretti.
I think it's good for you to read this book.
 - Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
Eating fish is good for your health.
 - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
Tom didn't say anything worthwhile.
 - Tom yararlı bir şey söylemedi.
This is a worthwhile book.
 - Bu yararlı bir kitap.
You must not take advantage of her innocence.
 - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
He often takes advantage of her ignorance.
 - O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.
She profited from her stay in London and considerably improved her English.
 - O, Londra'da kalmaktan yararlandı ve İngilizcesini büyük ölçüde geliştirdi.
A wise man profits from his mistakes.
 - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
 - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
 - O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
 - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
 - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
 - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
All my efforts turned out to be useless.
 - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
I told you it wasn't pointless.
 - Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.
She thinks her job is pointless.
 - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
Are you sure this is in Tom's best interest?
 - Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
This book isn't just interesting, but also useful.
 - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
He put her savings to good use.
 - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
Eating fish is good for your health.
 - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
Iron is a useful metal.
 - Demir yararlı bir metaldir.
That's not a useful piece of information.
 - O, yararlı bir bilgi parçası değil.
Usefulness must be combined with pleasantness.
 - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
 - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
The public convenience should be respected.
 - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
You had better avail yourself of this opportunity.
 - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
Is there any help available?
 - İşe yarar bir yardım var mı?
Demir çok faydalı bir metaldir.
 - Demir çok yararlı bir metaldir.