tarafında teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- on
- on the side of
- at
- side on
- taraf
- {i} party
The police regarded him as a party to the crime.
- Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
The party was organized by Mac.
- Parti Mac tarafından organize edildi.
- taraf
- side
The apples on the other side of the wall are the sweetest.
- Duvarın diğer tarafındaki elmalar en tatlıdır.
They live on the other side of the road.
- Onlar sokağın diğer tarafında yaşıyorlar.
- taraf
- way
Would you mind looking the other way for just a minute while I change my clothes?
- Elbiselerimi değiştirirken sadece bir dakika için diğer tarafa bakar mısın?
Ladies and gentlemen, please come this way.
- Hanımefendiler ve beyefendiler, lütfen bu tarafa gelin.
- taraf
- part
I intend to take my position as a third party.
- Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
Both parties opposed war.
- Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- tarafında olarak
- in favor of
- tarafında olmak
- be on smb.'s side
- tarafında olmak
- take sides
- tarafında olmak
- take sides with
- taraf
- {i} facet
- taraf
- {i} end
Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
- Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
- Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- taraf
- {i} hand
On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.
- Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.
You'll see the bank on the left hand side of the hospital.
- Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin.
- kıç tarafında
- astern
- kıç tarafında
- (Askeri) aft
- taraf
- district
- taraf
- (Ticaret) stakeholder
- taraf
- streak
- taraf
- outside
The wall is white on the outside and green on the inside.
- Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil.
Sami was spotted by police outside a gas station.
- Sami, polis tarafından bir benzin istasyonunun dışında fark edildi.
- taraf
- backside
- taraf
- favour
- yolun öte tarafında
- across the way
- yolun öte tarafında
- across the board
- taraf
- behalf
I'm calling you on behalf of Mr. Simon.
- Bay Simon tarafından arıyorum sizi.
- atlantiğin bu tarafında olan
- cisatlantic
- dünyanın her tarafında
- worldwide
- her tarafında
- throughout
- her tarafında
- all around, throughout
- iki tarafında beşer küreği olan kadırga
- quinquereme
- iki tarafında zararlı çıktığı savaş
- Cadmean victory
- kıç tarafında
- abaft
- sancak tarafında olan
- starboard
- taraf
- behalf: Dayım tarafından geliyorum, sizden bir ricası var. I've come on behalf of my uncle to ask a favor of you
- taraf
- side; part, portion; area, region; direction: Sandığın üst tarafı ceviz. The top part of the chest is walnut. Şehrin o tarafında oturuyor. She lives over in that part of town. Ne taraftansın? What part of the country are you from? Fatih taraflarında bir yerde oturuyor. He lives somewhere in the neighborhood of Fatih. Seni her tarafta aradım. I've been looking for you everywhere. Boğaz'ın Asya tarafında on the Asian side of the Bosphorus. Sağ tarafına bak! Look to your right! Rüzgâr ne taraftan esiyor? What direction's the wind blowing from? Nehir tarafına doğru gidiyordu. He was heading towards the river
- taraf
- side (one particular side, position, or group as opposed to another): işin kötü tarafı the unpleasant side of the matter. Bizim taraf maçı kazandı. Our side won the match. Onun baba tarafında delilik var. There's madness on his father's side of the family. O meseleye ne taraftan bakarsan bak halledilmesi imkânsız. No matter how you look at it, that problem remains insoluble. Herif bir taraftan parasızlıktan yakınıyor, öbür taraftan kalkıp karısına kürk manto alıyor! The fellow complains about his lack of money, and then he ups and buys his wife a fur coat! öte taraftan on the other hand
- taraf
- used with an adjective: Ucuz tarafından bir ayakkabı istiyorum. I want a cheap pair of shoes. Bunları ucuz tarafından aldın, değil mi? You bought these on the cheap, didn't you?
- taraf
- (denklem) member
- taraf
- used in formal language to indicate a person: Merhum zevcinizin evrakı tarafınıza gönderilmiştir. The papers of your late husband have been forwarded to you
- taraf
- party (to a contract, in a legal proceeding); litigant
- taraf
- contractor
- taraf
- side; aspect; direction; district; part
- taraf
- used in formal language to show the agent of a passive verb: Bu nişan büyük babama padişah tarafından ihsan edilmiş. This medal was bestowed on my grandfather by the sultan. Ancak belediye encümeni tarafından onaylanmış ruhsatlar geçerli sayılacaktır. Only those permits which have received the approval of the municipal council will be deemed valid
- yerkürenin aksi tarafında olan
- antipodal
- yolun sağ tarafında
- on the right side of the road
- öbür tarafında
- across
Tom waited in his car across the street from the bank.
- Tom bankadan gelen caddenin öbür tarafında arabasında bekledi.