impression teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- izlenim 
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
 - He made a favorable impression on his bank manager.
İzlenimin nedir, doktor?
 - What's your impression, doctor?
 - İzlenim 
İzlenimin nedir, doktor?
 - What's your impression, doctor?
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
 - I didn't mean to give you that impression.
 - etki 
O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
 - I was young and impressionable at that time.
O gün bende derin bir etki bıraktı.
 - That day left a deep impression on me.
 -  {i} intiba 
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
 - Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
 -  {i} iz
 -  (Diş Hekimliği) Ağızda dişler üzerinde aljinat ZOE, stenç, alçı, agar, silikon, vb. ölçü maddeleri ile alınan negatif katut; sonra sert alçı bu ölçünün içine dökülerek kalıp ( model ) elde edilir ve teknik laboratuarda protez yapımına geçilir
 -  {i} taklit
 - bası 
 -  (Tıp) impresyon
 - bakı 
 -  {i} kanı 
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
 - I get the impression that you aren't telling the truth.
 -  {i} baskı
 - fikir 
 -  {i} belirti
 - hassas 
O zamanlar genç ve hassastım.
 - I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
 - Young people are very impressionable.
 -  {i} damga
 -  {i} tesir
 - bana öyle geliyordu ki impressionableaşrı duygun 
 -  (Tıp) İntiba, impressio
 - kolayca etkileni 
 - I Was under the impression that zannediyordum ki 
 -  (Askeri) BASIM: Haritanın basılışı esnasında mürekkeple boyanmış olarak pafta üzerinde belirtilen şekiller
 - izlenimler 
İlk izlenimler önemlidir.
 - First impressions matter.
Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
 - China gives me many different impressions.
 - izlenim uyandırmak 
 - algı 
 - giyinim 
 - impress
 - hayran bırakmak 
Ben gerçekten onları hayran bırakmak istiyorum.
 - I really want to impress them.
Ben gerçekten onu hayran bırakmak istiyorum.
 - I really want to impress him.
 - impress
 -  {f} iz bırakmak
 - impress
 -  {f} etkilemek 
Tom sadece Mary'yi etkilemek için yaptı.
 - Tom did it just to impress Mary.
Herkesi etkilemek istiyorum.
 - I want to impress everyone.
 - impression formation
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) izlenim oluşumu
 - impression management
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) izlenim idaresi
 - impression mark
 -  (Tekstil) damga baskı
 - impression mark pressing
 -  (Tekstil) damga baskı
 - impression roller
 - baskı rulosu 
 - impression management
 - Algı yönetimi 
 - impression management
 - Goffman'ın, kitle toplumun-daki bireylerin toplumsal veya ekonomik güce sahip patronlarının, arkadaşlarının, öğrencilerinin, vb. gözünde kabul edilebilir bir imaj yaratmak için giriştiği bilinçli veya bilinçsiz çabalar için kullandığı bir terim 
 - impression of a seal
 -  (Politika, Siyaset) mühür baskısı
 - impress
 -  {f} baskı yapmak
 - impress
 -  {f} sıkıştırmak
 - impressionable
 -  {s} kolay etkilenen 
O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
 - I was young and impressionable at that time.
 - impressionable
 - kolay etkilenir 
 - impress
 - basmak (damga) 
 - impress
 - tesir etmek 
 - impressions
 - izlenimler 
İlk izlenimler önemlidir.
 - First impressions matter.
İlk izlenimler önemlidir.
 - First impressions are important.
 - impressions
 - etkiler 
 - strong impression
 - derin etki 
 - wrong impression
 - yanlış izlenim 
 - as a first impression
 - ilk izlenim olarak 
 - impress
 - kafasına sokmak 
 - impress
 - etkile 
Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
 - I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
Manzaradan derinden etkilendim.
 - I was deeply impressed by the scenery.
 - impressionable
 - duyarlı 
O genç, duyarlı bir delikanlı.
 - He's a young, impressionable teenager.
Çocuklar çok duyarlıdırlar.
 - Children are very impressionable.
 - impressionable
 - çabuk etkilenir 
 - impressionable
 - nazik yürekli 
 - sense impression
 - hassasiyet 
 - impress
 - tesir 
 - impress
 -  {f} basmak
 - I was under the impression that ...
 - Öyle zannediyordum ki ..../Bana öyle geliyordu ki 
 - a lasting impression
 - derin bir iz; büyük bir etki 
 - bad impression
 - kötü zan 
 - create an impression
 - Bir etki yaratmak 
 - create an impression
 - Bir izlenim bırakmak; bir etki bırakmak 
 - deep impression
 - kuvvetli etki, derin etki 
 - force of impression
 - izlenim yürürlüğe 
 - form an impression
 - Bir izlenim edinmek ya da oluşturmak 
 - give the impression
 - izlenim 
 - have the impression
 - izlenim var 
 - impress
 -  {f} aklına sokmak
 - impress
 -  {f} zorlamak
 - impressionable
 -  {s} aşırı duygusal
 - impressions
 - gösterimler 
 - make a good impression
 - İyi bir izlenim oluşturmak 
When you go for a job interview, you should make a good impression.
 - make a good impression
 - iyi bir izlenim bırakmak 
 - make a good/bad impression on s.o
 - birinde iyi/kötü bir izlenim bırakmak 
 - make an impression
 - Bir izlenim bırakmak; bir etki bırakmak 
 - make impression
 - izlenim 
 - make the impression that
 - izlenim olun 
 - teeth impression
 -  (Diş) Diş baskısı, dişin kalıpla alınan kalıp izi
 - to give the impression
 - izlenimini vermek için 
 - to make impression upon (someone)
 - (birinin) üzerinde intiba bırakmak 
 - tooth impression
 - Diş izi 
This is his tooth impression. I understand is because he ate an apple this morning.
 - tooth impression
 -  (Diş) Diş baskısı, dişin kalıpla alınan kalıp izi
 - under impression
 - izlenim altında 
 - under the impression
 - izlenimi altında 
 - bore impression
 -  (Askeri) NAMLU İÇİ KALIBI: Bir top namlusunun içindeki yiv ve setlerin vaziyetini tayin etmek için plastik bir madde ile alınan kalıp
 - bore impression
 -  (Askeri) namlu içi kalıbı
 - dental impression technique
 -  (Diş Hekimliği) diş ölçü tekniği
 - do an impression of smb
 - taklit etmek 
 - fingerprint impression
 - parmak izi basma 
 - first impression
 - ilk izlenim 
 - give smb, a wrong impression
 - yanlış izlenim uyandırmak 
 - give the impression of
 - izlenimi vermek 
 - give the impression of
 - izlenimini vermek 
 - impress
 -  {f} damgalamak
 - impress
 - mühür 
 - impress
 - x anlat/bas/hayran bırak 
 - impress
 - iz 
 - impress
 -  {f} (damga) basmak
 - impress
 - damga 
 - impress
 - zorla bahriye tayfası yapmak 
 - impress
 - istimlak impressment zorla alma 
 - impress
 -  {f} zorla askere almak
 - impress
 -  {f} kamulaştırmak
 - impress
 -  {f} el koymak
 - impress
 - etki 
Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
 - I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
Manzaradan derinden etkilendim.
 - I was deeply impressed by the scenery.
 - impress
 - etkile,v.etkile: n.etkileme 
 - impress
 - istimlak etmek 
 - impress
 -  {f} on/upon aklına sokmak
 - impressionable
 -  {s} hassas 
Genç insanlar çok hassastır.
 - Young people are very impressionable.
O zamanlar genç ve hassastım.
 - I was young and impressionable at that time.
 - impressionable
 -  {s} aşırı duyarlı, hassas
 - impressionable
 -  {s} kolayca etkilenen
 - lasting impression
 - kalıcı izlenim 
 - make a good impression on
 - iyi etki bırakmak 
 - sense  impression
 - duyunun dimağa yaptığı etki