Bu kırık vazo onarılamaz.
- This broken vase cannot be repaired.
Tom benim için saatimi onardı.
- Tom repaired my watch for me.
Bu kaldırılamaz. O sabit.
- It can't be removed. It's fixed.
Faiz oranları %5'te sabitlendi.
- Interest rates have been fixed at 5%.
Saatimi John'a tamir ettireceğim.
- I am going to have my watch repaired by John.
Bu ayakkabıları tamir edebilir misin?
- Can you repair these shoes?
Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen.
- Just do the essential repairs, please.
Cookie'nin evi onarımdadır.
- Cookie's house is under repair.
Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- My house needs major repairs.
Onu onarmak yaklaşık 2,000 yen'e mal olacak.
- It'll cost about 2,000 yen to repair it.
Bizim görevimiz bir duvarı onarmak.
- Our task is to repair a wall.
Onlar arabalarını tamir etmek zorundalar.
- They have to repair their car.
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
O benim evin kırık penceresini tamir etti.
- He repaired the broken window of my house.
Ben yeni dokuma tezgahımı denedikten sonra, yatağımı yaptım ve kahve değirmenini tamir ettim.
- After I tried out my new loom, I made my bed and repaired the coffee grinder.
Herkesin gözleri ona dikildi.
- Everyone's eyes were fixed upon her.
Gözlerini bana dikti.
- He fixed his eyes on me.
Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.
- You're going to have to pay for the repair.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
Onun için radyoyu onardım.
- I've fixed the radio for him.
O kırık masayı onardı.
- He fixed the broken table.
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch repaired.
Bu ayakkabıları tamir edebilir misin?
- Can you repair these shoes?
Tamirci onarımın uzun sürmeyeceğini söyledi.
- The mechanic said the repair would not take long.
Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.
- After his knee repair, he could walk without pain.
I repaired your automobile for you.
I had my watch fixed.
- I had my watch repaired.
Tom fixed his bicycle.
- Tom repaired his bicycle.
I heard the visitors repair to their chambers. Jane Eyre, by Charlotte Bronte 1850.
If you look closely you can see the repair in the paintwork.
our annual repair to the mountains.