Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.
 - At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
 - A totally ordered set is often called a chain.
Siparişinizi alabilir miyim, lütfen?
 - May I have your order, please?
Askerler emirleri izlemeliler.
 - Soldiers must follow orders.
Tom Mary'den emirler almayı reddediyor.
 - Tom refuses to take orders from Mary.
Sipariş vermek istediğinizde bana söyleyin.
 - Tell me when you'd like to order.
Garson, sipariş vermek istiyorum.
 - Waiter, I'd like to order.
Hey, siz arkadaşlar pizza ısmarlamak istiyor musunuz?
 - Hey, do you guys want to order a pizza?
Ismarlamak için kim hazır?
 - Who's ready to order?
Her şey düzenli görünüyor.
 - Everything looks in order.
Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
 - Social order does not come from nature. It is founded on customs.
Tom'a bir şey yapmasını emretmek zorunda değildim.
 - I never had to order Tom to do anything.
Tom pizza sipariş etmek isteyen tek kişi değil.
 - Tom isn't the only one who wants to order a pizza.
Bir pizza sipariş etmek istiyorum.
 - I'd like to order a pizza.
Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
 - Line up and walk to the door in order.
Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.
 - Tom couldn't put his thoughts in order.
Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.
 - Tom called the meeting to order.
O, odasını düzenledi.
 - She put her room in order.
Tom bir tarikata üyeydi.
 - Tom belonged to a religious order.
Başkan emir vermek için toplantıyı aradı.
 - The chairman called the meeting to order.
Sana asla hiç emir vermek istemiyorum.
 - I never give you any orders.
Komutayı almam emredildi.
 - I've been ordered to take charge.
Benim komutanın emirlerini görmezden gelemiyorum.
 - I can't ignore my commanding officer's orders.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
 - A totally ordered set is often called a chain.
Yarışa katılmak için yeni bir takım kuruldu.
 - A new team was formed in order to take part in the race.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
 - Sami's SUV is in perfect working order.
Bugün, öğretmenimiz bize sigara içenlerin asla büyümeyeceğini söyledi. Bunu kanıtlamak için, Petya adında bir yedinci sınıf öğrencisini vurdu.
 - Today, our teacher told us that those who smoke will never grow up. In order to prove it, she shot a seventh-grader named Petya.
Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.
 - He ordered the boys not to shout in the classroom.
Kitabı sipariş ettin mi?
 - Did you order the book?
Biz neden pizza sipariş etmiyoruz?
 - Why don't we order pizza?
Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
 - In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
Onun odası her zaman düzensizdir.
 - His room is always out of order.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
 - The controls of the plane were out of order.
O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.
 - She sorted the files in alphabetical order.
Alfabetik sıralamaya göre öğrenci isimlerinin bir listesini yaptım.
 - I made a list of the students' names in alphabetical order.
Japon halkı duygularını ifade etmek için hediyeleri takas eder.
 - Japanese people exchange gifts in order to express their feelings.
Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için birlikte çalışmamız gerek.
 - We need to work together in order to make the world a better place.
Öğretmen boy sırasına göre çocukları sıraya dizdi.
 - The teacher lined the children up in order of height.
Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
 - Tickets will be allotted in order of application.
Kitaplarınızı düzeltin.
 - Put your books in order.
Onları düzeltmek için cümleleri benimsiyor musun?
 - Have you been adopting sentences in order to correct them?
Ben İspanya'dayken bu tür müzik dinledim. O çok hızlıydı ve onun hayranları onunla dans etmek için esrar içtiler.
 - When I was in Spain, I listened to this kind of music. It was very fast and its fans smoked pot in order to dance to it.
Türkçe'nin farklı bir sözcük sırası var.
 - Turkish has a different word order.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
 - Sami's SUV is in perfect working order.
Oda kusursuz durumda.
 - The room is in immaculate order.
Tom ne ısmarlayıp ısmarlamayacağına karar veremiyor.
 - Tom can't decide what to order.
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
 - What do you wish to order, gentlemen?
Onu Boston'dan posta havalesi ile aldım.
 - I got it mail order from Boston.
Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.
 - I read three kind of newspapers in order to keep abreast with the times.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
 - In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Bu sabah kuzenimi yolcu etmek için havaalanına gittim.
 - This morning I went to the airport in order to see my cousin off.
Hanako babası görmek için Hokkaido'dan tüm yolu geldi.
 - Hanako came all the way from Hokkaido in order to see her father.
Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.
 - We use computers to solve problems and to put information in order.
Gitmeden önce kitaplarımı düzenlemek için vaktim yok.
 - I have no time to put my books in order before I go.
Tebrikler kesinlikle usulüne uygun.
 - Congratulations are definitely in order.
Sürekli olarak doğum kontrol hapı alan insanların hamile kalmayacaklarını biliyor muydunuz?
 - Did you know that men who regularly take the birth control pill don't get pregnant?
Ben okuldayken, sürekli dövülürdük. Bugünlerde, birçok okulda bir öğretmenin bir öğrenciye vurması yasadışıdır.
 - When I was at school, we were caned regularly. Nowadays, it's illegal in many schools for a teacher to hit a student.
Düzenli olarak yemek zorundasın.
 - You have to eat regularly.
Tom annesiyle birlikte düzenli olarak suşi yer.
 - Tom regularly eats sushi with his mother.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
 - His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Tom yasaklama emrini ihlal etti.
 - Tom violated the restraining order.
İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.
 - The British have a lot of respect for law and order.
Tom işlerini düzene koydu.
 - Tom put his affairs in order.
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
 - What do you wish to order, gentlemen?
Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
 - Taro ordered some English conversation textbooks from London.
Devamlı, makaleler yazarım.
 - I write articles regularly.
He has always kept an 'orderly kitchen, nothing out of place for longer than it is in use.
An orderly gathering of citizens stood on the corner awaiting the bus.
We live in an orderly universe; rules govern both the movements of the planets and the binding of the molecules.
And in the Tombe which is an arch made of mats, they lay them orderly.
Magnolias belong to the order Magnoliales.