düzgün

listen to the pronunciation of düzgün
Turkish - English
smooth

It's nice to drive on a smooth road. - Düzgün bir yolda sürmek güzel.

Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears. - Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.

straight

You're not thinking straight. - Düzgün düşünmüyorsun.

I'd like to set things straight. - Ben düzgün şeyler ayarlamak istiyorum.

clean-cut
clear-cut
smooth, level, even; orderly, clean-cut; shapely; correct; regular
(Bilgisayar) uniform sampling
permanent
proper

Tom doesn't know how to treat his employees properly. - Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.

If the door doesn't fit, you might have to shave off a bit of the wood until it closes properly. - Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.

measure
(Otomotiv) homogeneous
presentable

Tom is presentable, isn't he? - Tom düzgün görünüşlü, değil mi?

Do I look presentable? - Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?

(Konuşma Dili) clear cut
equable
truly
clean
measured
steady
shapely

My ideal woman is shapely, intelligent and a polyglot. - Benim ideal kadınım, düzgün, akıllı ve çok dillidir.

regular
(giyim) spruce
shipshape
slick
fluent
well-arranged, orderly
square
dandy
ordered
dandyish
uniform
trim
right

I can do the job right! - Ben işi düzgün yapabilirim!

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

(Hukuk) appropriate EEEE
(Geometri) regular
smoothly, regularly
unruffled
in good trim
formerly foundation (a cosmetic in cream form)
formal
paint
orderly

At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up. - Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.

even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

true
level
dress

Each of the girls was dressed neatly. - Kızların her biri düzgün bir şekilde giyinmişti.

Mary neatly folded her clothes and placed them in her dresser drawers. - Mary elbiselerini düzgünce katladı ve onları şifoniyer çekmecelerine yerleştirdi.

clearcut
düzgün bir şekilde
properly

Properly listen to what I'm going to say. - Söyleyeceklerimi düzgün bir şekilde dinle.

I like things done properly. - Düzgün bir şekilde yapılan işleri severim.

düzgün akış
laminar flow
düzgün akış
uniform flow
düzgün bir şekilde
correctly
düzgün doğrusal
(Dilbilim) regression
düzgün kararlılık
uniform stability
düzgün kayıt
(Bilgisayar) good registry
düzgün nicemleme
uniform quantization
düzgün olarak
uniformly
düzgün olarak
fluently
düzgün olmak
be honest
düzgün olmayan
unlevel
düzgün olmayan
uneven
düzgün sönümlü dağılım
tapered distribution
düzgün süreklilik
(Matematik) uniform continuity
düzgün sınırlı
uniformly bounded
düzgün teçhiz edilmemiş
ill-equipped
düzgün trafik
smooth traffic
düzgün örnekleme
uniform sampling
düzgün görünüşlü
presentable

Tom is presentable, isn't he? - Tom düzgün görünüşlü, değil mi?

Do I look presentable? - Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?

düzgün biçimde
streamlined
düzgün kesilmiş etrafı düzeltilmiş ağaç
corrected properly trimmed around the trees
düzgün (dağılmış) yük
uniform load
düzgün akış denetimi
laminar flow control
düzgün ateş etmek
shoot straight
düzgün beşgen
regular pentagon
düzgün biçim
shape
düzgün boyama gücü
(Tekstil) levelling power
düzgün boyama gücü
leveling power
düzgün boyama maddesi
leveling agent
düzgün boyayan boya
levelling dye
düzgün boyayan boya
leveling dye
düzgün dairesel hareket
(Fizik) regular circular movement
düzgün dalga
straight wave
düzgün damarlı
even-textured
düzgün dağılmış yük
uniform load
düzgün dağılım
(Dilbilim) normal distribution
düzgün dönüş
(Havacılık) gentle turn
düzgün el yazısı
text hand
düzgün geçirme çarpanı
(Aydınlatma) regular transmittance
düzgün geçme
(Aydınlatma) regular transmission
düzgün giyimli
dapper
düzgün giyimlilik
dapperness
düzgün görünüşlü olma
presentableness
düzgün hareket
uniform motion
düzgün hareket
steady motion
düzgün hat
(Coğrafya) slicken line
düzgün hat
(Bilgisayar) smoothline
düzgün hız
uniform velocity
düzgün iniş
(Havacılık) gentle landing
düzgün ivme
(Fizik,Teknik) uniform acceleration
düzgün kalçalı
(Konuşma Dili) callipygian
düzgün kesilebilir
sectile
düzgün kesilebilirlik
sectility
düzgün konuşan
smooth spoken
düzgün olmama
irregularity
düzgün olmamak
(Konuşma Dili) be out of true
düzgün olmayan
irregular
düzgün olmayan
non uniform
düzgün olmayan nicemleme
nonuniform quantization
düzgün olmayan nicemleme
(Bilgisayar) non-uniform quantization
düzgün olmayan oturma
nonuniform settlement
düzgün olmayan savak
irregular weir
düzgün olmayan sınır
irregular boundary
düzgün olmayan tarama
(Askeri) uneven trace of dredging
düzgün olmayan çokgen
irregular polygon
düzgün olmayan şev
uneven slope
düzgün oturma
uniform settlement
düzgün penetrasyon
regular penetration
düzgün sürmek
to apply foundation cream to (the face)
düzgün sınırlılık
(Matematik) uniform boundedness
düzgün temsil
(Matematik) regular representation
düzgün tıraşlı
smooth shaven
düzgün vücutlu
well-proportioned
düzgün vücutlu
curvaceous
düzgün vücutlu
curvy

You're not fat. You're curvy. - Sen şişman değilsin. Sen düzgün vücutlusun.

Mary is a curvy woman. - Mary düzgün vücutlu bir kadın.

düzgün yaklaşma
(Havacılık) straight-in approach
düzgün yakınsaklık
uniform convergence
düzgün yansıma
specular reflection
düzgün yansıma
(Aydınlatma) regular reflection
düzgün yansıtma çarpanı
(Aydınlatma) regular reflectance
düzgün yer döşemesi
(Havacılık) straight runs of pavement
düzgün yerleştirme
(Askeri) uniform placing
düzgün zemin yapısı
regular soil structure
düzgün çalışmak
function properly
düzgün çalışmak
work properly
düzgün çokgen
(Matematik,Teknik) regular polygon
düzgün çokyüzlü
(Matematik) regular polyhedron
düzgün şekle girmek
got into linear form
doğru düzgün
straight
eli yüzü düzgün
fairly pretty
eli yüzü düzgün
Presentable, fairly pretty
araç düzgün akmalıdır
(Otomotiv) vehicle should coast smoothly
ayırtık düzgün yapı
(Matematik) discrete uniform structure
başka biraz düzgün yer var mı
Do you have a more level spot
eksiksiz düzgün uzay
(Matematik,Teknik) complete uniform space
konuşması düzgün
well-spoken
kıyafeti düzgün
respectable
suyu düzgün kereste
(Marangozluk,Teknik) straight-grained timber
sürücü düzgün mü?
(Bilgisayar) is drive good?
tamamen düzgün uzay
(Matematik,Teknik) completely regular space
yer düzgün değil
The ground's too uneven
çok düzgün
extra-smooth
Turkish - Turkish
Eksiksiz ve yerli yerinde, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam
Kadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem, fondöten
Kadınların süslenme amacıyla yüzlerine sürdükleri beyaz ya da koyu pembe renkte krem
Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim)
Doğru ve pürüzsüz
Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde
Eksiksiz ve yerli yerinde, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam: "Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil."- M. Ş. Esendal
(Osmanlı Dönemi) ZİNE
muntazam
onat
(Osmanlı Dönemi) MAHZUD
(Osmanlı Dönemi) ZEHNA'
English - Turkish

Definition of düzgün in English Turkish dictionary

düzgün çokgen
(Geometri) Regular polygon
düzgün
Favorites