düzenlemek

listen to the pronunciation of düzenlemek
Turkish - English
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

organize

You have to organize your time. - Zamanını düzenlemek zorundasın.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

hold

Tom is looking for a suitable place to hold the meeting. - Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.

We have to rent a room to hold the party in. - Biz, partiyi düzenlemek için bir oda kiralamak zorundayız.

put in order
arrange

I have to arrange my hair. - Saçımı düzenlemek zorundayım.

She arranges the buying and selling of houses in and around Deal. - O Deal'in içinde ve çevresinde ev alışı ve satışı düzenlemektedir.

lay out
(Kanun) issue
draw up
mount
collocate
compose
forge
orchestrate
engineer
neaten
give
designate
control
format
set up

Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth? - Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

shape
array
distribute
dress
fit up
write out
fix up
write up
unclutter
(Bilgisayar) toorder
concoct
embody
fix
queue
(Ticaret) organizing
design
prepare
collate
appoint
codify
make out
spruce
get things square
make
install
reorganize
fix with
string
plan
get
designata
set out
make up
digest
devise
manage
(Kanun) set right
set

Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth? - Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

clear up
purge
impose
accommodate
stage
structure
(belge) calendar
regularize
(Hukuk) to coordinate
frame
to put in order, to fix, to clear (sth) up; to arrange, to dispose; to arrange, to hold, to organize; (belge, sözleşme, vb.) to draw up; to control
order

I have no time to put my books in order before I go. - Gitmeden önce kitaplarımı düzenlemek için vaktim yok.

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

düzenleme
regulation

Import regulations have been relaxed recently. - İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.

There need to be new regulations for export businesses. - İhracat işletmeleri için yeni düzenlemeler olmalı.

yeniden düzenlemek
reorganize
düzenleme
editing

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzenleme
{i} arrangement

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

Thanks to the arrangements made by Ken'ichi, the women found various places to work around town. - Ken'ichi tarafından yapılan düzenlemeler sayesinde, kadınlar kasaba civarında çalışmak için değişik yerler buldu.

düzenle
{f} order

He put his room in order. - O, odasını düzenledi.

Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.

düzenleme
{i} layout
düzenleme
(Bilgisayar) arrange

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

Thank you for making the arrangements. - Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.

bahçe düzenlemek
landscape
düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenleme
organisation
düzenleme
{i} setting
yeniden düzenlemek
reconstruct
(yazı) düzenlemek
edit
baskın düzenlemek
raid
düzenle
(Bilgisayar) edit

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenleme
embodying
düzenleme
grading
düzenleme
composition
düzenleme
embodiment
düzenleme
(Ticaret) scheduling
düzenleme
embody
düzenleme
(Tıp) modulation
düzenleme
preconditioning
düzenleme
(Dilbilim) monitoring
düzenleme
(Biyokimya) calibration
düzenleme
(Denizbilim) calibiration
düzenleme
make-up
düzenleme
(Politika, Siyaset) rule book
düzenleme
formation
düzenleme
(Bilgisayar) edit

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzenleme
surveillance
düzenleme
disposal
düzenleme
(Denizbilim) arrengement
düzenleme
control
düzenleme
ordering
düzenleme
regulating
düzenleme
configuration
düzenleme
coordinating
düzenleme
(Bilgisayar) edibility
düzenleme
co-ordination
düzenleme
regularization
düzenleme
set out
düzenleme
disposition
düzenleme
{i} distribution
fatura düzenlemek
(Ticaret) invoice
fatura düzenlemek
(Ticaret) to draw up an invoice
fatura düzenlemek
(Ticaret) draw up an invoice
gösteri düzenlemek
demonstrate
gösteri düzenlemek
protest
içice düzenlemek
nest
içiçe düzenlemek
nest
saldırı düzenlemek
attack
tekrar düzenlemek
redeploy
yeniden düzenlemek
reformulate
yeniden düzenlemek
rearrangement
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

Tom hangs his clothes, then arranges them by color. - Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

The speaker organized his lecture notes. - Konuşmacı ders notlarını düzenledi.

düzenle
regularize
düzenle
organize

Tom asked Mary to help him organize the party. - Tom Mary'den ona partiyi düzenlemesi için yardım etmesini rica etti.

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenleme
alignment
düzenleme
collocation
düzenleme
tuning
düzenleme
co ordination
düzenleme
coordination
basın toplantısı düzenlemek
to held press conference
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
eylem düzenlemek
to organise a demonsration
eylem düzenlemek
to stage a protest

küresel ısınma için eylem düzenlendi.

rapor düzenlemek
reports to
toplantı düzenlemek
Hold a meeting
adına düzenlemek
organize for (someone)
adına düzenlemek
draw up in someone's name
anket düzenlemek
take a poll
ayin düzenlemek
hold a religious ceremony
belge düzenlemek
draw up a document
belge düzenlemek
draft a document
belge düzenlemek
prepare a document
bilanço düzenlemek
make up a balance sheet
cephesini düzenlemek
front
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

düzenleme
trimming
düzenleme
arrangement, regulation, control
düzenleme
reorganization
düzenleme
(Hukuk) regulation, arrangement, adjustment, alignment
düzenleme
mus. arrangement
düzenleme
hatcher
düzenleme
arranging or putting things in order; arrangement
düzenleme
organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenleme
execution
düzenleme
make up
düzenleme
codification
düzenleme
(Nükleer Bilimler) regulate

The industry isn't well regulated. - Endüstride iyi düzenleme yoktur.

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

etkinlik düzenlemek
organize an event
etkinlik düzenlemek
organize an activity
evrak düzenlemek
draw up document
evrak düzenlemek
draft document
evrak düzenlemek
prepare document
eğlence düzenlemek
lay on entertainment
fuar düzenlemek
organize a fair
gerekli belgeleri düzenlemek
(Kanun) prepare pertinent documents
gizlice düzenlemek
stage manage
ihale düzenlemek
make a tender
istisnai kıymetle beyan düzenlemek
(Hukuk) issuing a declaration under exceptional value
kampanya düzenlemek
organize a campaign
katalog düzenlemek
compile catalog
kermes düzenlemek
hold a kermis (fair)
kermes düzenlemek
organize a fair
konferans düzenlemek
(Politika, Siyaset) hold the conference
kronolojik olarak düzenlemek
chronologize
liste düzenlemek
compile a list
liste düzenlemek
draw up a list
makbuz düzenlemek
(Ticaret) make out a receipt
melodiyi kontrpuan biçiminde düzenlemek
counterpoint
parti düzenlemek
hold a party
parti düzenlemek
organize a party
parti düzenlemek
lay on party
parti düzenlemek
(Konuşma Dili) have open house
piyes düzenlemek
mount a play
rapor düzenlemek
prepare a report
rapor düzenlemek
compile a report
rapor düzenlemek
draw up a report
resepsiyon düzenlemek
organize a reception
senet düzenlemek
draw a bill
seri halinde düzenlemek
seriate
sipariş düzenlemek
prepare an order
sisteme göre düzenlemek
systematize
suikâst düzenlemek
assassinate

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

tur düzenlemek
organize a tour
Turkish - Turkish
Yapmak, hazırlamak
Bodrumun ışığını da buna göre düzenlemişler."- B. R. Eyuboğlu
Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek
Yapmak, hazırlamak: "Merdivenleri, masaları gayet hantal, battal şeyler
Düzenleme yapmak
Müzik aletlerini akort etmek
yapılandırmak
(Hukuk) REGÜLE ETMEK
organize etmek
Düzenleme
aranjman
Düzenleme
yapılanma
Düzenleme
kodifikasyon
düzenleme
Düzenlemek işi
düzenleme
Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
düzenlemek
Favorites