Definition of far far in English Turkish dictionary
- so far
- şimdiye kadar
Biz şimdiye kadar bunun üstesinden gelemedik.
- We haven't been able to handle this so far.
O, şimdiye kadar iki ev inşa etti.
- He has built two houses so far.
- far
- {s} uzak
O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
- as far as
- kadarıyla, -e göre: as far as I can see gördüğüm kadarıyla. as far as I'm concerned bana göre
- as far as
- kadarıyla
Bildiğim kadarıyla, o gelmeyecek.
- As far as I know, he won't come.
Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
- As far as I remember, he didn't say that.
- as far as i know
- bildiğim kadarıyla
- so far
- şimdiye dek
Şimdiye dek harika bir hayat yaşadım.
- I've had a great life so far.
- far cry
- (deyim) a far cry (from sth.) çok farklı
- so far
- şu ana kadar
O, şu ana kadar oldukça mutlu.
- So far, he has been extremely happy.
Şu ana kadar Texas'ı nasıl buldunuz?
- How do you like Texas so far?
- far relative
- Uzak akraba
- So far, so good
- Şimdiye/Buraya kadar her şey yolunda
- as far as i am concerned
- anladığım kadarıyla
- by far
- çok daha fazla
Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.
- This novel is by far more interesting than that one.
- far and away
- kat kat
- far better
- çok daha
- far off
- çok uzak
- far off
- uzak
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Noel artık uzak değil.
- Christmas isn't far off now.
- go far
- (Fiili Deyim ) çok ileri gitmek , başarı göstermek , yükselmek
- how far
- ne kadar uzak
Havaalanına ne kadar uzaklıkta?
- How far is it to the airport?
New York Londra'ya ne kadar uzaklıktadır?
- How far is it from New York to London?
- in so far as
- -diği kadar/derecede
- so far
- belirli bir yere kadar
- so far as
- kadarıyla
Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
- So far as I know, she is still unmarried.
Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
- He is, so far as I know, a good guy.
- so far so good
- buraya kadar çok iyi
- so far so good
- şimdiye kadar her şey iyi
- as far as
- olduğu kadar
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
- as far as I can see
- görebildiğim kadar
- as far as i am concerned
- bildiğim kadarıyla
- as far as i remember
- hatırladığım kadarıyla
- as far as i remember
- yanlış hatırlamıyorsam
- as far as i understand
- anladığım kadarıyla
- as far as in me lies
- elimden geldiği kadar
- as far as in me lies
- tüm gücümle
- better by far
- çok daha iyi
- by far
- öbürlerinden kat kat daha
- by far
- çok
Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
- The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
Bu roman ondan çok daha ilginç.
- This novel is by far more interesting than that one.
- by far
- büyük bir farkla
- by far
- açık farkla
Bu açık farkla şimdiye kadar yaptığım en havalı şey.
- This is by far the coolest thing we've ever done.
Kulüpte açık farkla en iyi oyuncudur.
- She is by far the best player in the club.
- by far
- fersah fersah çok
- by far
- fersah fersah
- by far
- açık ara
Hepimizin içinde, Tom açık ara farkla en iyi yüzücüydü.
- Of us all, Tom was by far the best swimmer.
O, açık ara farkla takımda en iyi oyuncudur.
- He is by far the best player on the team.
- by far
- bir hayli
- far and away
- (deyim) çok fazla
- far and away
- (deyim) tamamen
- far and away
- öbürlerinden kat kat daha
- far and away
- (deyim) fazlasıyla
- far and wide
- uzun uzadıya
- far and wide
- geniş ölçüde
- far away
- uzağa
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
- far away
- uzaklarda
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
- few and far between
- (deyim) az
- few and far between
- (deyim) bazı bazı
- few and far between
- (deyim) ara sıra
- how far
- ne kadar uzakta?
O, New York'a ne kadar uzakta?
- How far is it to New York?
Onun ne kadar uzakta olduğunu bilmem gerekiyor.
- I need to know how far it is.
- how far?
- ne kadar uzaklıkta?
- in so far as
- -den dolayı
- in so far as
- den dolayı
- in so far as
- kadarıyla
- in so far as
- bir dereceye kadar
- it is a far cry from
- ne alakası var
- so far
- belirli bir mesafe
- so far
- o kadar uzak
Sadece o kadar uzaklaşabilirsin.
- You can only go so far.
- so far as
- bir dereceye kadar
- the apple doesn't fall far from the tree
- (deyim) armut dibine düşermiş
- thus far
- bu zamana kadar
- thus far
- oraya kadar
- thus far
- o zamana kadar
- far
- {s} öbür
- far off
- dalgın
- Far East
- Uzak Doğu
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
- as far as
- prep.kadarıyla: ıf.kadarıyla
- as far as I'm concerned
- bence
- as far as I'm concerned
- bana kalırsa
- as far as i see
- anlayabildiğim kadarıyla
- as far as possible
- mümkün olabildiğince
- far
- alıs
- far
- çok
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
- far
- daha uzaktaki
- far
- uzakta
İstasyona ne kadar uzakta?
- How far is it to the station?
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
- far
- öte
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
- far
- bir hayli
- far
- uzağa
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
- far
- ötedeki
- far
- pek çok
- far and away
- pek çok
- far and near
- her yerde
- far and wide
- her yerde
Söylenti her yerde yayıldı.
- The rumor spread far and wide.
- far and wide
- yurdun dört köşesinde
- far away
- çok uzakta
Tom bizi duyamayacak kadar çok uzakta.
- Tom is too far away to hear us.
Tom çok uzakta yaşamıyor.
- Tom doesn't live very far away.
- far be it from me
- bana düşmez
- far cry from
- dağlar kadar farklı
- far famed
- çok meşhur
- far flung
- çok yayılmış
- far from
- -den ziyade
- far from
- -in yerine
- far from it
- ne münasebet
- far infrared
- uzak kırmızıaltı
- far out
- asri
- far reaching
- sonuçları çok
- far-flung
- yaygın
- far-flung
- geniş
- far-out
- geçerli
- far-out
- bilgili
- far-reaching
- geniş ölçüde
- far-reaching
- kapsamlı
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu araştırmanın toplumsal sonuçları muhtemelen çok geniş kapsamlıdır.
- The societal implications of this research are likely to be far-reaching.
- few and far between
- seyrek
Taksiler sağanak sırasında seyrekti.
- Taxis are few and far between during a rainstorm.
- few and far between
- tek tük
Bu nehirde balıklar tek tük.
- The fish in this river are few and far between.
- few and far between
- ara sıra olan
- go far
- karşılamak
- go far
- doyurmak
- go far
- yetmek
- go far
- başarmak
- go too far
- cıvıtmak
- go too far
- çok ileri gitmek
- go too far
- haddini aşmak
- going far
- uzaklaşma
- how far
- nereye kadar?
Nereye kadar gitmek zorundayız?
- How far do I have to go?
Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
- How far are you willing to take this?
- in so far
- şu kadar ki
- in so far as
- -e kadar
- in so far as
- şu kadar ki
- so far
- bu zamana dek
- so far
- buraya kadar
- the Far East
- Uzakdoğu
- thus far
- buraya kadar
- thus far
- şu ana kadar
- far
- {s} mesafe katetmiş
- as far as
- olabildiğince
Varoluşumuzu olabildiğince kabul etmeliyiz.
- We must accept our existence as far as possible.
- so far
- belirli bir yere kadar; belirli bir mesafe: They can only go so far before they run out of gas. Benzin tükeninceye kadar
- as far as i am concerned
- Bana göre
- be far from
- uzak olmak
- far beyond
- ötesinde
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
- far cry from
- (deyim) Çok farklı
The result is a far cry from what we expected.
- far cry from
- alâkası
- far fetch
- çok almak
- far from being
- uzak olmaktan
- far future
- Uzak gelecek
- far gone with child
- (deyim) Gebe, hamile
- far more than
- çok daha
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
- far-out
- alâkasız
- far-right
- (Politika Siyaset) aşırı bir poitik görüşü savunan grup veya insanlar
radikal dinci, radical sağcı gibi.
- go far
- ileri gitmek
- not far from
- far from
- of far
- uzak bir
- remain far behind
- gerisinde kalmak;yetişememek
- so far as
- -diği derecede/kadar
insofar as (or that), to the extent that, to such an extent.
- so far away
- Çok uzaklarda
- this far
- bu kadar
