oyunları

listen to the pronunciation of oyunları
Türkisch - Englisch

Definition von oyunları im Türkisch Englisch wörterbuch

oyun
{i} game

If the metal plate terminal of the game cassette is dirty it may be difficult for the game to start when the cassette is inserted into the game console. - Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

oyun
play

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

Resident Evil 4 is one of the best games I have ever played. - Resident Evil 4 şu ana kadar oynadığım en iyi oyunlardan biridir.

oyun
performance

The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field. - Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.

Has the performance started yet? - Oyun henüz başladı mı?

oyun
{i} act

The actor was on the stage for most of the play. - Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.

Not everyone thought she was a great actress. - Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.

oyun
hoax

I believe it's all a hoax. - Bunun hepsinin bir oyun olduğuna inanıyorum.

oyun
stage play
oyun
trick

Mike played a bad trick on his brother. - Mike erkek kardeşine kötü bir oyun oynadı.

I trained the dog to do tricks. - Oyun yapması için köpeği eğittim.

oyun
acting

Jane has been acting in movies since she was eleven. - Jane on bir yaşından beri filmlerde oyunculuk yapıyor.

Tom got an acting job in Hollywood. - Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı.

oyun
canard
oyun
{i} playing

I am playing a browser game. - Bilgisayar oyunu oynuyorum.

When I was playing video games in the living room, Mother asked me if I would go shopping with her. - Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.

akdeniz oyunları
mediterranean games
internet oyunları
(Bilgisayar) internet games
kart oyunları
card games
oyun
pretense
oyun
piece

Climbing that mountain was a piece of cake. - O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.

oyun
representment
oyun
wiles
oyun
jeu (fr)
oyun
presentation
oyun
intrigue
oyun
dalliances
oyun
sham
sahne oyunları
(Muzik) histrionicism
strateji oyunları
games of strategy
televizyon oyunları
television plays
video oyunları
video games
oyun
spectacle
oyun
representation
oyun
sell

The toy seller was very friendly. - Oyuncak satıcısı çok samimiydi.

That toy is selling like hot cakes. - O oyuncak çok satılıyor.

oyun
prank

Stop playing pranks on me! - Bana oyun oynamayı kes!

oyun
ruse
oyun
artifice
oyun
show

A friend of mine showed me all the dolls he had bought abroad. - Arkadaşlarımdan biri yurt dışında aldığı bütün oyuncak bebekleri bana gösterdi.

The Comédie Française is the theater that shows Molière's plays. - Comédie Française, Molière'in oyunlarını gösteren tiyatrodur.

oyun
dodge
Oyun
gameplay
halk oyunları
folk dances

halk oyunları gecemiz çok yakında.

halka oyunları
ring games
oyun
playgrounds
oyun
gamers
oyun
diversion
çocuk oyunları
kids games
OYUN
(Askeri) gaming
ayak oyunları yapmak
to sidestep
beyzbol oyunları serisi
world series
gizem ve mucize-oyunları
mysteries and miracle-plays
kumar oyunları
(Ticaret) banking game
olimpiyat oyunları
the Olympic Games
olimpiyat oyunları
Olympics

Did you watch the Olympics opening ceremony? - Olimpiyat Oyunları'nın açılış törenini izlediniz mi?

Did you watch the Olympics closing ceremony? - Olimpiyat Oyunları'nın kapanış törenini izlediniz mi?

olimpiyat oyunları
Olympic Games

They want to take part in the Olympic Games. - Olimpiyat Oyunları'nda yer almak istiyorlar.

He took part in the Olympic Games. - Olimpiyat oyunlarına katıldı.

olimpiyat oyunları
(Spor) oliympic games
oyun
device
oyun
wheeze
oyun
sport
oyun
presentment
oyun
dance, folk dance
oyun
play, theatrical presentation
oyun
dance

He knows many folk dances. - O birçok halk oyunu biliyor.

oyun
trick, ruse
oyun
frolic
oyun
game; play, performance; drama; dance; trick, ruse, game, hoax, prank
oyun
wrestling a movement designed to throw one's opponent off guard
oyun
gull
oyun
stratsgem
oyun
pelota
oyun
rounders
oyun
chouse
oyun
double

I enjoy playing doubles with Tom. - Tom'la teniste çiftli oyun oynamaktan hoşlanıyorum.

oyun
gouge
oyun
flimflam
oyun
ludo
oyun
practice

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

oyun
cheat
oyun
gambol
oyun
stratagem
oyun
dalliance
sahil oyunları
(Askeri) beach playing
strateji oyunları 
(Matematik) games of strategy 
su oyunları
waterworks
zeka oyunları
brain teaser
zeka oyunları
intelligent games
Türkisch - Türkisch

Definition von oyunları im Türkisch Türkisch wörterbuch

Oyun
(Osmanlı Dönemi) DÜABE
Oyun
baziçe
Oyun
(Osmanlı Dönemi) LAG
Oyun
lub
Oyun
(Osmanlı Dönemi) DEYDENUN
Oyun
(Osmanlı Dönemi) ŞEMA'
halka oyunları
El ele tutuşup çember biçiminde dizilerek oynanan oyunlar
oyun
Şaşkınlık uyandırıcı hüner
oyun
Teniste taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
oyun
Hasmını yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
oyun
Kumar
oyun
Taraflardan birinin dört sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
oyun
Hile, düzen, desise, entrika
oyun
Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
oyun
Sahne veya mikrofonda oynamak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
oyun
Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
oyun
Hile, düzen, desise, entrika: "Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir."- H. Taner
oyun
Eski Türkler'de şaman, baksı, kam, ozan gibi adlar verilen büyücü-şairler için kullanılan bir başka sözcük
oyun
Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence
oyun
Kumar: "Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar."- P. Safa. Şaşkınlık uyandırıcı hüner
oyun
Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma
oyun
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü: "Büyük annem yeni dansları eski kabakçı Arapların oyunu kadar bile güzel bulmuyor."- H. E. Adıvar
oyun
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü
oyun
Oğuz Atay'ın yarattığı, yazınsal karakterlerin genel davranış biçimi
oyunları
Favoriten