kenara

listen to the pronunciation of kenara
Türkisch - Englisch
aside

Tom laid the book aside and looked up. - Tom kitabı bir kenara koydu ve yukarı baktı.

He puts aside some gas. - O bir kenara biraz benzin koydu.

aside of
kenar
side

The square of the hypotenuse is equal to the sum of the squares of the other two sides. - Hipotenüsün karesi diğer iki kenarın kareleri toplamına eşittir.

Pull over to the side, please. - Kenara çekin, lütfen.

kenar
border

The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821. - Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerinde beyaz kenarlıklı koyu mavi Nordik haç vardır ve 1821 yılından kalmadır.

Put a blue border around this picture. - Bu resmin etrafına mavi bir kenar süsü koyun.

kenar
edge

Tom was sitting on the edge of the desk playing his ukulele. - Tom ukelelesini çalarak masanın kenarında oturuyordu.

He stood on the edge of the cliff. - O, uçurumun kenarında durdu.

kenara çekmek
pull over

We have to pull over. - Kenara çekmek zorundayız.

kenara çekmek
pull off
kenara koymak
put away
kenara itmek
thrust aside
kenara itmek
edge out
kenara kaldırmak
to put aside
kenara koymak
take aside
kenara koymak
lay by
kenara koymak
lay down
kenara koymak
set apart
kenara koymak
put aside
kenara koymak
put by
kenara koymak
lay aside
kenara koymak
set aside
kenara parketmek
pull
kenara sıçramak
dodge
kenara yanaşmak
draw in
kenara yazmak
margin
kenara çekilmek
to withdraw from the struggle; to forsake the hustle and bustle
kenara çekilmek
step aside
kenara çekilmek
to get out of the way, to step aside
kenara çekilmek
stand aside
kenara çekmek
(araba) pull
kenara çekmek
draw aside
kenara çekmek
draw apart
kenara çekmek
pull to the kerb
kenar
{i} brink
bir kenara
aside

The man shoved her aside. - Adam onu bir kenara itti.

She set it aside for future use. - O, onu ileride kullanmak üzere bir kenara koydu.

bir kenara koymak
set aside
kenar
hem
kenar
rim
kenar
{i} margin

He wrote his comments in the margin of the composition. - O yorumlarını kompozisyonun kenar boşluğuna yazdı.

bir kenara
by
kenar
fringe
kenar
lip
bir kenara bırakmak
put away
kenar
(Otomotiv) periphery
kenar
(Madencilik) marginal
kenar
cutting
kenar
nook
kenar
(İnşaat) jamb
kenar
selvage
kenar
outskirts

She lives on the outskirts of the city. - O, şehrin kenar mahallelerinde yaşamaktadır.

Tom and Mary and their children all live together in a small house on the outskirts of Boston. - Tom ve Mary ve çocukları hepsi Boston'un kenar mahallelerinde küçük bir evde birlikte yaşamaktadır.

kenar
limit

Tom was going 50 over the speed limit when the police pulled him over. - Polis onu yolun kenarına çektiği zaman hız limitinin üzerinde 50 ile gidiyordu.

I was pulled over by a policeman for going thirty kilometers over the speed limit. - Hız limitinin otuz kilometre üzerinde gittiğim için bir polis tarafındn kenara çekildim.

kenar
selvedge
kenar
edging

Please let us know the prices and earliest delivery of your Steel Landscape Edgings #STL3456. - Lütfen bize Çelik Peyzaj Kenar taşları # STL3456'ın fiyat ve en erken teslimini bildirin.

kenar
front
kenar
(Askeri) corner of edge of a sail
kenar
contour
kenar
shore
kenar
bezel
kenar
extreme
kenar
(Askeri) coast

Paul's family spends the summer at the coast every year. - Paul'un ailesi yaz mevsimini her yıl deniz kenarında geçiriyor.

kenar
corner

There is a table in the corner of the room. - Odanın kenarında bir masa var.

The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff. - Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.

kenar
wall
kenar
aback
kenar
bank

Two frogs are sitting on the bank, when it starts to rain. One of them says, Quick, get in the water so we don't get wet. - İki kurbağa dere kenarında otururken yağmur yağmaya başlar. Kurbağalardan biri diğerine şöyle der: Çabuk suya gir, yoksa ıslanacağız.

kenar
skirt
kenar
flange
kenar
surround
Kenar
(Tıp) labium
Kenar
(Tıp) labrum
bir kenara atılmış
cast off
bir kenara bırakmak
wave aside
bir kenara bırakmak
to put sth on/to one side
bir kenara bırakmak
put aside
bir kenara bırakmak
leave aside
bir kenara kaldırmak
sweep aside
bir kenara koymak
lay aside
bir kenara koymak
lay off
bir kenara koymak
to set sth aside, to put sth by, to put sth aside, to lay sth aside
bir kenara koymak
put on one side
bir kenara çekilmek
take a back seat
dış kenara ait
peripheral
kenar
edge; brink; margin; border; hem
kenar
verge
kenar
skirting
kenar
edge; side; corner, nook; (kap) brim; (kumaş) selvage, selvedge; (giysi) hem; (göl, ırmak) bank, margin; (deniz) shore; (uçurum) brink; (bilardo masası) cushion
kenar
wheal
kenar
isolated spot, place away from it all
kenar
brim
kenar
isolated (place)
kenar
wale
kenar
brow
kenar
marge
kenar
strand
kenar
cushion
Türkisch - Türkisch

Definition von kenara im Türkisch Türkisch wörterbuch

KENAR
(Osmanlı Dönemi) f. Çevre, kıyı, Sâhil, deniz kıyısı
KENAR
(Osmanlı Dönemi) Kucaklama. Kucağa alma
KENAR
(Osmanlı Dönemi) Köşe, uç
KENAR
(Osmanlı Dönemi) Etrâfı çevrilen şey
KENAR
(Osmanlı Dönemi) Çember
KENAR
(Osmanlı Dönemi) Son, nihâyet
Kenar
(Osmanlı Dönemi) GARB
Kenar
lep
Kenar
(Osmanlı Dönemi) LEB
Kenar
(Osmanlı Dönemi) AYK
Kenar
(Osmanlı Dönemi) ŞEFE
Kenar
kıy
kenar
Madeni paranın yan kalınlığının çevre boyunca oluşturduğu yüzey
kenar
Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer
kenar
Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı
kenar
Yan
kenar
Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı: "O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi."- O. V. Kanık
kenar
Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer: "Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar."- M. Ş. Esendal
kenar
Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri
kenar
Pervaz, çizgi, antika, baskı gibi çevre süsleri
kenar
Bir şeyi çevreleyen çizgi
kenara
Favoriten