The wicked Haman tried to wipe out all of the Jews in the kingdom of Persia.
- Kötü Haman Pers krallığındaki Yahudilerin hepsini silip yok etmeye çalıştı.
Once there lived a very wicked king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
Money is the root of all evil.
- Para tüm kötülüklerin anasıdır.
I've got a bad stomachache.
- Kötü bir karın ağrım var.
The decorating isn't bad.
- Dekorasyon kötü değil.
Tom has a nasty cut on his leg.
- Tom'un bacağında kötü bir kesiği var.
He caught a nasty cold because he stayed up late last night.
- Dün gece geç saatlere kadar yatmadığı için kötü üşüttü.
There was no malice in what he did.
- Onun yaptığında hiçbir kötü niyet yoktu.
I bear him no malice.
- Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.
The villain threatened to defenestrate the hostages.
- Kötü adam rehineleri pencereden atmakla tehdit etti.
The hero became the villain.
- Kahraman kötü adam oldu.
Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.
- Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur.
Sami was a vicious malicious salesman.
- Sami kötü niyetli bir satıcıydı.
While in jail, Tom befriended John, an infamous car thief.
- Tom, hapiste iken, kötü şöhretli bir araba hırsızı olan John'la arkadaş oldu.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
My uncle is a lousy driver.
- Amcam kötü bir sürücü.
Adil is very good at studying, but when it comes to athletics, he's a bit lousy.
- Adil çalışmada çok iyidir fakat atletizme geldiğinde, o biraz kötüdür.
You should prepare for the worst.
- En kötüsü için hazırlanmalısın.
Tom is his own worst enemy.
- Tom, kendisinin en kötü düşmanı.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
He is an evildoer, are you aware of that?
- O bir kötülük eden bir kimse, bunun farkında mısın?
My prognosis is bleak.
- Benim prognozum kötü.
She felt very bad that day.
- O, o gün çok kötü hissetti.
Tom has a very bad reputation around town.
- Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
I am in a terrible dilemma.
- Çok kötü bir ikilemdeyim.
Smoking is terrible for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
The lubrication system was poorly designed.
- Yağlama sistemi kötü dizayn edilmişti.
One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written.
- Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.
Tom is the most evil person I have ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.
- Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.
Sami was feeling unwell.
- Sami kendini kötü hissediyordu.
Unfortunately, I have bad news.
- Ne yazık ki kötü haberim var.
Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
- Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
- Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
We hate our wicked and corrupt leaders!
- Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
Money was corrupting Tom.
- Para Tom'u kötü yola sürüklüyordu.
Telling lies is a very bad habit.
- Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
His behavior, as I remember, was very bad.
- Onun davranışı, benim hatırladığım gibi, çok kötüydü.
There is much evil in the world.
- Dünyada çok kötülük var.
Some people are evil.
- Bazı insanlar çok kötüdür.
The road is in a deplorable state.
- Yol çok kötü durumda.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
Last summer was awful.
- Geçen yaz çok kötüydü.
I have a nasty feeling something awful is going to happen.
- Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.