Definition von increase im Englisch Türkisch wörterbuch
- artmak
Dünyada mülteci sayısı giderek artmaktadır.
- The number of refugees in the world increases steadily.
Dünyanın nüfusu bir yılda yüzde iki oranında artmaktadır.
- The population of the world increases at a rate of two percent a year.
- çoğalmak
- arttırmak
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Fiyatı arttırmak isterim.
- I would like to increase the price.
- artırmak
Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.
- In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.
Bu makale, kelime hazinesini artırmak isteyenler için öneriler içerir.
- This article contains tips for those who are eager to increase their vocabulary.
- çoğaltmak
- {i} artma
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Yıldan yıla üretim artmaya devam etti.
- Year after year, production continued to increase.
- artış
Yoksulluğun nedeni nüfus artışıydı.
- It was the increase in population that caused the poverty.
Ben harçlıkta bir artış hakkında babamla görüştüm.
- I approached my father about an increase in allowance.
- {f} yükseltmek
Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
- What can we do to increase our profits?
- gelişme göstermek
- {i} üreme
- Arttır / çoğalt
- {f} arttır
Onlar Tom'un dozajını arttırdılar.
- They've increased Tom's dosage.
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
- Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
- yükseliş
İthalatın ani yükselişine şaşırdık.
- We were surprised by a sudden increase in imports.
Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.
- Nowadays, the majority of European countries is ruled by social democrats, but there is a noticeable increase of right-wing extremism.
- {i} yavrulama
- {i} yükselme
Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
- The world's population tends to increase.
- geliştirmek
- artışa geçmek
- artış göstermek
- (Bilgisayar) çoğalt
- kabarmak
- fazlalaşmak
- artış sağlamak
- sayısı artmak
Yurtdışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
- The number of students going abroad is on the increase.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
- çoklaşmak
- zam
Gelecek yıl maaşlara zam yapılacak ama enflasyon yüzünden zammın çoğu eriyecek.
- Next year, the wages do increase, but most of the increase will disappear due to inflation.
Zaman geçerken bilgelik artar.
- As time passes, wisdom increases.
- tırmanmak
- yükselmek
- artmak,çoğalmak yükselmek
- {f} arttir
- {f} artır
Gelecek ay kirayı artıracağız.
- We will increase the rent next month.
O, maaşının artırılmasını talep etti.
- He demanded that his salary be increased.
- hasllât
- on the increase gittikçe artmakta
- {i} çoğaltma
- art/artır
- döl
- increasinglygittikçe art
- {f} üremek
- {f} zam yapmak
- {f} büyümek, gelişmek; verimli olmak; büyütmek, geliştirmek
- artım
- meydan almak
- arttıran
- büyümek
- büyüme
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
- çoğalma
- increased
- artmış
Bu fabrikanın üretimi % 20 oranında artmıştır.
- The output of this factory has increased by 20%.
Aile serveti bir hayli artmıştır.
- The family fortune has increased a great deal.
- increasing
- {s} çoğalan
- increasing
- artan
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
- Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
- increase (in price)
- bindirim
- increase by
- artırma
- increase in price
- fiyat artışı
- increase in value
- değeri artmak
- increase in value
- değerlenmek
- increase indent
- (Bilgisayar) girintiyi artır
- increase the price
- pahalandırmak
- increase in length
- boy uzaması
- increase in size
- büyüme
- increase in volume
- hacim büyümesi
- increase in wages
- vergin artışı
- increase of capital
- sermaye artışı
- increase of value
- değer artışı
- increase by a factor of three
- üç oranında artış
- increase by a large amount
- büyük miktarda artış
- increase by working
- çalışarak artış
- increase housing
- artış konut
- increase in
- 'da artış
- increase in density
- yoğunluğundaki artış
- increase in height; elevation; rise
- yükseklik artış; yükseklik; artış
- increase in weight
- ağırlık artışı
- increase of
- artış
- increase of stock
- stokunun artış
- increase so.'s pace
- artış çok. 'ayak s
- increase the amplitude
- genlik artışı
- increase the force of an assault
- bir saldırı gücü artırmak
- increase the speed
- hızını artırmak
- increase to
- artırmak için
- increase, enlarge
- artış, Ayrıntı
- increase, enlarge, add to, augment
- artış, büyütmek, çoğaltmak ekle
- increase, enlarge, augment
- artış, büyütmek çoğaltmak
- increase, growth, expansion
- artış, büyüme, genişleme
- increase, intensification
- artış, yoğunlaştırma
- increase, proliferate
- artış, prolifere
- increase a lot
- daha fazla artmak
- increase considerably
- önemli oranda artmak
- increase decimal
- (Bilgisayar) ondalık artır
- increase dramatically
- önemli oranda artmak
- increase duty
- (Ticaret) artan gümrük resmi
- increase efficiency
- verimi arttırmak
- increase enormously
- önemli oranda artmak
- increase font size
- (Bilgisayar) yazıtipi boyutunu büyüt
- increase font size
- (Bilgisayar) yazıtipi boyutunu artır
- increase in cash
- (Ticaret) nakit artışı
- increase in demand
- (Ticaret) talep eğrisinde kayma
- increase in intensity
- yoğunluğunu artırmak
- increase in load
- yükteki artma
- increase in load
- yük artması
- increase in number
- sayısal olarak artmak
- increase in numbers
- üremek
- increase in pay
- (Ticaret) ücret artışı
- increase in pressure
- basınç artımı
- increase in pressure
- basınç yükselmesi
- increase in supply
- (Ticaret) arz eğrisinde kayma
- increase in supply
- (Ticaret) arz artışı
- increase in volume
- hacim artması
- increase in volume
- hacimce büyüme
- increase magrin
- (Ticaret) artırım payı
- increase much
- daha fazla artmak
- increase numerically
- sayısal olarak artmak
- increase of assets
- (Ticaret) aktif artışı
- increase of capital
- (Ticaret) sermayenin çoğaltılması
- increase of capital
- (Ticaret) sermayenin yükseltilmesi
- increase of pressure
- basıncın artması
- increase of pressure
- basınç artışı
- increase of pressure
- basıncın yükselmesi
- increase of prices
- fiyatların yükselmesi
- increase of prices
- fiyatların tırmanması
- increase of strain
- deformasyon artması
- increase of stress
- gerilme artımı
- increase of taxation
- (Ticaret) vergi artışı
- increase of tension
- voltaj yükselmesi
- increase of tension
- gerilimin yükselmesi
- increase of wealth
- servet artışı
- increase one's salary
- maaşını arttırmak
- increase one's salary
- maaşına zam yapmak
- increase one's speed
- hızını arttırmak
- increase share
- pay artırmak
- increase the capital
- sermayeyi arttırmak
- increase the cost
- maliyeti artırmak
- increase the cost
- maliyet arttırmak
- increase the cost
- maliyeti yükseltmek
- increase the cost
- maliyet artırmak
- increase the cycle
- devri yükseltmek
- increase the number
- sayıyı artırmak
- increase the point size
- Puntoyu büyült
- increase the speed
- hız arttırmak
- increase the tempo
- tempoyu artırmak
- intrinsic rate of increase
- (Denizbilim) içsel artış oranı
- increasingly
- gitgide artarak
- on the increase
- artış halinde
- salary increase
- maaş zammı
- wage increase
- maaş zammı
- employment increase
- (Ticaret) istihdam artışı
- enormous increase
- aşırı yükselme
- enormous increase
- aşırı yükseliş
- extreme increase
- aşırı yükselme
- extreme increase
- aşırı yükseliş
- increased
- yükseltilmiş
- increased
- arttırılmış
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
- Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
- increasing
- artırıcı
- increasing
- yükseltme
- increasing
- artağan
- increasing
- (Kimya) artma
Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
- The number of students going abroad to study is increasing each year.
Trafik kazalarının sayısı giderek artmaktadır.
- Traffic accidents are increasing in number.
- increasingly
- çoğalarak
- increasingly
- gitgide
Tom arkadaş çevresinden gitgide soyutlanmıştı.
- Tom was increasingly isolated of his circle of friends.
- increasingly
- giderek artan bir şekilde
- increasingly
- artan oranda
- increasingly
- artan biçimde
- performance increase
- performans artışı
- population increase
- nüfusun artması
- reflect the price increase
- zammı yansıtmak
- wage increase
- maaş artışı
- capital increase
- sermaye artırımı
- increased
- {f} arttır
Onlar Tom'un dozajını arttırdılar.
- They've increased Tom's dosage.
İş gücümüzü arttırdık.
- We've increased our manpower.
- increasing
- {i} artış
- increasing
- {f} art
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
- The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
- increasingly
- gittikçe
Tom FBI tarafından manipüle edildiğinin gittikçe farkına vardı.
- Tom became increasingly aware that he was being manipulated by the FBI.
Çıplak yoga gittikçe daha popüler hale geliyor.
- Naked yoga is becoming increasingly popular.
- increasingly
- giderek daha çok
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
- He was getting increasingly anxious.
- tax increase
- vergi artışı
- temperature increase
- sıcaklık artışı
- a increase
- a artmak
- an increase
- artış
- be on the increase
- artış olmak
- become abundant; increase rapidly
- bol olur; artış hızla
- increaser
- arttırıcı
- increases
- artırır
- increasing
- artarak
- parallel increase
- paralel artışlar
- rate of increase
- artış oranı
- rise in prices, increase in costs
- fiyatlarındaki artış, maliyetlerin artması
- salary increase
- maaş artışı
- ıncrease
- artış
- increasing
- {i} artırma
Ne yazık ki kavşaklardaki trafik sinyallerinin sayısını artırmak trafik kazalarının sayısın azaltmaya yardımcı olmadı.
- Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.
- increasing
- (isim) artırma
- increasing
- (sıfat) çoğalan
- increasingly
- artan bir şekilde
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
- increasingly
- giderek
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
- Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
Tom giderek ajite oldu.
- Tom became increasingly agitated.
- increasingly
- z. gittikçe artarak: become increasingly difficult gittikçe zorlaşmak