Chinese officials say economic growth has dropped to a three-year low because of the world economy.
- Çinli yetkililer ekonomik büyümenin dünya ekonomisinden dolayı üç yıl içinde en düşük seviyesine düştüğünü söylüyor.
They were surprised at the city's rapid growth.
- Onlar kentin hızlı büyümesine şaşırdılar.
Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
- Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.
Which is more important, economic development or environmental protection?
- Hangisi daha önemlidir, ekonomik büyüme mi yoksa çevrenin korunması mı?
Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
- Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
The rate of growth is growing exponentially.
- Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
The tree stopped growing.
- Ağaç büyümeyi durdurdu.
Love began to grow between the two.
- Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
The construction of a highway will contribute to the growth of the suburbs.
- Ana yollar banliyölerin büyümesine katkıda bulunacaktır.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
Tom had a coughing spell.
- Tom'un öksürük büyüsü vardı.
She put him under a spell.
- O, ona bir büyü yaptı.
Paris has a great charm for Japanese girls.
- Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
The wizard enchants the castle, protecting it from harm.
- Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.
I'm not enchanting their children.
- Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
She liked to read about witchcraft.
- O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
- Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
- Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
John grew up to be a great artist.
- John büyük bir sanatçı oldu.
Great artists have no country.
- Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
Boston was a great place to grow up.
- Boston büyümek için harika bir yerdi.
Boston was a great place to grow up.
- Boston büyümek için harika bir yerdi.
In order to grow well, these plants need soil that does not contain too much moisture.
- İyi büyümek için, bu bitkilerin çok fazla nem içermeyen toprağa ihtiyacı var.