hazir

listen to the pronunciation of hazir
Türkisch - Türkisch

Definition von hazir im Türkisch Türkisch wörterbuch

hazır
Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya
hazır
Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı
hazır
Başına getirildiği fiilin bir fırsat sayıldığını anlatır
hazır
Başına getirildiği fiilin bir fırsat sayıldığını anlatır: "Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım."- R. N. Güntekin
hazır
Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş
Hazır
anık
Hazır
amade
Hazır
(Osmanlı Dönemi) MUCÎD
Hazır
müheyya
Hazır
(Osmanlı Dönemi) ŞAHİD
Türkisch - Englisch

Definition von hazir im Türkisch Englisch wörterbuch

hazır
prepared

She prepared the meal in a very short time. - O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.

Tom was well prepared for the exam. - Tom sınav için iyi hazırlandı.

hazır
ready

The meat's not ready yet. - Et henüz hazır değil.

I am always ready to help you. - Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım.

hazır
ripe
hazır
available

Shuttles will be available. - Servisler hazır olacak.

Are you available next week for a follow-up interview? - Önümüzdeki hafta bir görüşme mülakatı için hazır mısınız?

hazır
in train
hazır
quick

You must get ready quickly. - Çabucak hazırlanmalısın.

Dan fixed a quick meal for Linda. - Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.

hazır
forward
hazır
ready, prepared; willing; present; (giysi) ready-made; now that, since, while, as long as
hazır
on hand

Tom is never on hand when I want him. - Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.

hazır
operational

The plane is now operational. - Uçak artık kullanıma hazırdır.

hazır
on one's mettle
hazır
on tap
hazır
now that (the opportunity has presented itself), seeing that, since: Hazır fırsat çıkmışken bunu yapalım. As the opportunity is at hand, let's get this done
hazır
stand by

You can make it! Go for it. I'll stand by you. - Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

Stand by for instructions. - Talimatlar için hazır bekleyin.

hazır
ready-to-wear
hazır
disposed
hazır
willing

Tom is willing to do almost anything for Mary. - Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.

I'm willing to accept your offer. - Ben teklifini kabul etmeye hazırım.

hazır
on
hazır
ready, prepared
hazır
content
hazır
game

Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game. - Annesi ona akşam yemeği için hazırlanmasını söylemesine rağmen Tom oyununu oynamaya devam etti.

She is preparing to the Olympic Games this year. - Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.

hazır
(cevap) snappy
hazır
finished

Dinner will be ready by the time you have finished your work. - Akşam yemeği işini bitirmeden önce hazır olacak.

When will your homework be finished? - Ev ödevin ne zaman hazır olacak?

hazır
up for

Are you up for the challenge? - Mücadeleye hazır mısın?

Who in this room is prepared to stand up for their rights? - Bu odada kim hakları için ayağa kalkmaya hazır?

hazır
cut and dried
hazır
agreeable

We are agreeable to your conditions. - Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.

hazır
(ilaç) officinal
hazır
reach me down
hazır
present

All the members were present at the meeting. - Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.

Many students were present at the lecture. - Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.

hazır
prompt
hazır
readymade
hazır
handy
hazır
in the mood for
hazır
present, in attendance, attending
hazır
at hand
hazır
forthcoming
hazır
open
hazır
poised

India is poised to surpass China and become the world's most populous country. - Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.

hazır
now that
hazır
as long as
hazır
since

We went without him since he wasn't ready. - Hazır olmadığı için onsuz gittik.

hazır
in store
hazır
(Ticaret) spot
hazır
(deyim) on one's guard
hazır
on one's toes
hazır
while

Peter, Nancy will be ready in while. - Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.

I finished eating breakfast while Tom was getting ready for school. - Tom okul için hazırlık yaparken, ben de kahvaltımı bitirdim.

hazır
hand

A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer. - Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.

The foxes that have been exposed to radiation in Chernobyl for twenty-nine years no longer fear humans and are willing to eat from their hands. - Yirmi dokuz yıldır Çernobil'de radyasyona maruz kalmış tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların ellerinden yemeye hazırlar.

hazır
at point
hazır
(deyim) in hand
hazır
go
hazır
premixed
hazır
ready made

Happiness is not something ready made. It comes from your own actions. - Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.

hazır
set

Tom is ready to settle down and start a family. - Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.

Tom set the table for dinner while Mary cooked. - Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.

hazır
immediate

Prepare for immediate departure. - Acil kalkış için hazırlanın.

Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal. - Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.

Hazır
premade
hazır
be ready

It will take five to ten years for the technology to be ready. - Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.

It will be ready soon. - Yakında hazır olacak.

hazır
presets
hazır
ready to

I am ready to go with you. - Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.

They were ready to run the risk of being shot by the enemy. - Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.

hazır
present at
hazır
up
hazır
fit
hazır
cut

I cut myself with a knife while I was making dinner. - Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.

hazır
on call

I am not on call tomorrow. - Yarın göreve hazır değilim.

hazır
standby

National rescue teams are on standby ready to fly to Japan. - Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.

Türkisch - Kurdisch

Definition von hazir im Türkisch Kurdisch wörterbuch

hazır
amade
hazır
berdest