He appeared at the party late.
 - O, partiye geç geldi.
I'm sorry to be late.
 - Geç kaldığım için üzgünüm.
The transition from farm life to city life is often difficult.
 - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
The educational system is in transition.
 - Eğitim sistemi geçiş aşamasında.
A car lying on its side blocked the passage.
 - Yan yatan bir araç geçişi engelledi.
The minority party made a last-ditch effort to block passage of the bills.
 - Azınlık partisi, faturaların geçişini engellemek için son çabayı sarfetti.
I got a season's pass to all the home games.
 - Bütün ev oyunları için sezonluk geçiş aldım.
I am used to hearing the train pass by my house.
 - Trenin evimin yanından geçişini duymaya alışkınım.
Time passed very slowly this week.
 - Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
In childhood, time passes slowly.
 - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
 - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
The train is ten minutes behind today.
 - Tren bugün on dakika geç kaldı.
Tom spent a few years behind bars.
 - Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.
After she had passed her driving test, she bought a car.
 - Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
The ship passed under the bridge.
 - Gemi köprünün altından geçti.
Click here to skip this ad.
 - Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.
Tom skipped dinner saying he was too tired to eat.
 - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.
It's dangerous to ignore the signal at a railroad crossing.
 - Bir demiryolu geçidinde sinyali görmezden gelmek tehlikelidir.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
 - Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
Wolfgang switched to German.
 - Wolfgang Almancaya geçti.
Why doesn't the U.S. switch to the metric system?
 - ABD neden metrik sisteme geçmiyor?
Don't go over the speed limit.
 - Hız sınırının üzerine geçmeyin.
Let's go over this plan again.
 - Bu planı tekrar gözden geçirelim.
The train was ten minutes behind time.
 - Tren on dakika geç kaldı.
The train is twenty minutes behind time.
 - Tren yirmi dakika geç kaldı.
Some read books just to pass time.
 - Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
Ten to one you can pass the test.
 - Bire on testi geçebilirsin.
I go by that shop every morning on my way to school.
 - Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
Days go by and still no sign of Tom.
 - Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok
Three years have gone by since we got married.
 - Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.
Ten years have gone by since my father died.
 - Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.
After all, he succeeded in passing the exam.
 - Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
He was passing by on his bicycle when he heard a cry for help.
 - O, bir yardım çığlığı duyduğunda, bisikletiyle geçiyordu.
We went over this last week.
 - Geçen hafta bunu tekrar gözden geçirdik.
I went over the report.
 - Ben raporu tekrar gözden geçirdim.
The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
 - Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
We crossed the river by boat.
 - Nehiri kayıkla geçtik.
Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year.
 - Bizim kâr geçen yıl duyurulan en iyimser tahminleri bile aştı.
The temperature exceeds 30 degrees in the shade.
 - Sıcaklık gölgede 30 dereceyi geçiyor.
The transition from farm life to city life is often difficult.
 - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
The DJ transitioned between two songs.
 - DJ iki şarkı arasında geçiş yaptı.
The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees.
 - Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.
I saw him crossing the street.
 - Onun caddeyi geçişini gördüm.
They are constantly trying to outdo each other.
 - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
 - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
Don't go over the speed limit.
 - Hız sınırının üzerine geçmeyin.
Here comes a speeding car, let's cross!
 - İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!
Tom came back to Boston last year.
 - Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
He came back last August.
 - O, geçen ağustos ayında geri geldi.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
 - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.