geçerek

listen to the pronunciation of geçerek
Türkisch - Englisch
through

I walked home through the park. - Parktan geçerek eve yürüdüm.

Tom escaped from jail through a tunnel. - Tom tünelden geçerek hapishaneden kaçtı.

passing

He amazed everyone by passing his driving test. - Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.

Ken saved his face by passing the examination. - Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.

by
by passing
through which
lapsing
via
geç
late

I'm sorry to be late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

He appeared at the party late. - O, partiye geç geldi.

geç
slow

In childhood, time passes slowly. - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.

Time passed very slowly this week. - Bu hafta zaman çok yavaş geçti.

geç
backward
geç
tardy

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

geç
behind

Tom spent a few years behind bars. - Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

geç
{f} passed

I passed by four houses. - Dört evin önünden geçtim.

I cannot say how much time passed. - Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.

yanından geçerek
past

I used to walk past Tom's house almost every day. - Neredeyse her gün Tom'un evinin yanından geçerek yürürdüm.

geç
posteriorly
geç
skip

Click here to skip this ad. - Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.

I want to hear the whole story, and don't skip any details. - Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.

geç
(Bilgisayar) bypass
geç
(Bilgisayar) ignore

The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us. - Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.

He deliberately ignored me when I passed him in the street. - Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.

geç
{f} switch

After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English. - Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.

Why doesn't the U.S. switch to the metric system? - ABD neden metrik sisteme geçmiyor?

transit geçerek
transiting
yerine geçerek
prevailing
geç
go over

Let's go over this plan again. - Bu planı tekrar gözden geçirelim.

I need to go over my notes. - Notlarımı gözden geçirmeliyim.

geç
{f} lapse
geç
behind time

The train was almost an hour behind time. - Tren neredeyse bir saat geç kaldı.

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

geç
{f} pass

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

Some read books just to pass time. - Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.

geç
{f} lapsing
geç
go by

I go by that shop every morning on my way to school. - Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.

How fast can a year go by! - Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!

geç
{f} overshot
geç
devolve upon
geç
elapse
geç
behindhand
geç
gone by

Three years have gone by since we got married. - Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.

Just one year has gone by since my friend died. - Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.

geç
overstep
geç
gone over
geç
pass to
geç
{f} passing

Ken saved his face by passing the examination. - Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.

It was just a passing infatuation. - O sadece geçici bir sevdaydı.

geç
went over

I went over his report, but couldn't find any mistakes. - Onun raporunu tekrar gözden geçirdim ama hiçbir hata bulamadım.

He went over to the other side. - O, diğer tarafa geçti.

geç
went by
geç
{f} cross

We crossed the river by boat. - Nehiri kayıkla geçtik.

The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river. - Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.

geç
exceed

My annual income exceeds five million yen. - Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.

Imports exceeded exports last year. - Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.

geç
devolve on
Geç
to be late
geç
is late
geç
not later than
geç
to late
dalga geçerek
deridingly
geç
late, delayed
geç
outdo

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

They are constantly trying to outdo each other. - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.

geç
speed

A car passed by at top speed. - Bir araba son hızla geçti.

Tom drove through the narrow tunnel at high speed. - Tom yüksek hızla dar tünelden geçti.

geç
outdid
geç
outgoing
geç
outgo
geç
back

He isn't back yet. He may have had an accident. - O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.

No cultural background is necessary to understand art. - Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.

geç
outstrip
geç
ford

The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford. - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

geç
outdone
Türkisch - Türkisch

Definition von geçerek im Türkisch Türkisch wörterbuch

geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç"- Y. K. Beyatlı
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı
geç
Belirli zamandan sonra olan