It's easy to fall into bad habits.
- Kötü alışkanlıklara düşmek kolaydır.
Falling on ice hurts.
- Buz üzerinde düşmek incitir.
If you don't want to fall off the cliff, don't stay near it.
- Eğer uçurumdan düşmek istemiyorsanız, onun yanında durmayın.
Your shirt button is about to fall off.
- Gömlek düğmen düşmek üzere.
The tree was ready to fall down.
- Ağaç düşmek üzereydi.
We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
- Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
The descent to hell is easy.
- Cehenneme düşmek kolaydır.
The value of the dollar began to drop.
- Doların değeri düşmeye başladı.
If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
- Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.
I never dreamed that I would meet her there.
- Onunla orada karşılaşacağımı asla düşünmedim.
I never dreamed I would meet you here.
- Seninle burada karşılaşacağımı asla düşünmedim.
The garden was covered with fallen leaves.
- Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
Daydreaming is the moonlight of thought.
- Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
He was weak enough to succumb to temptation.
- O günaha yenik düşmek için yeterince zayıf.
Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic.
- Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.
He's very fond of science fiction.
- O, bilim kurguya çok düşkündür.
Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination.
- Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.
It would break if you dropped it.
- Eğer düşürürsen kırarsın.
Tom dropped his pencil.
- Tom kalemini düşürdü.
The yen is rising and the dollar is falling.
- Yen yükseliyor dolar düşüyor.
Falling interest rates have stimulated the automobile market.
- Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
The garden was covered with fallen leaves.
- Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
My holiday plan has fallen through.
- Benim tatil planı suya düştü.
I thought you didn't like romance movies.
- Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.
I think that maybe I should stop reading romance novels.
- Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
Your enemies are just an illusion.
- Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor.
- İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.
He approached and fell on his knees.
- O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
She fell down the ladder.
- O, merdivenden düştü.
Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları hızla düşüyor.
Tom's grades soon plummeted.
- Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.
The man slumped to the floor.
- Adam aniden yere düştü.
Leaves begin to fall in October.
- Yapraklar ekimde düşmeye başlar.
I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
- İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
All of us want prices to decline.
- Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
Home prices have continued to decline.
- Ev fiyatları düşmeye devam etti.
Chris risks falling behind in the science class.
- Chris fen dersinde geriye düşme riskinde.
Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
- Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.
I happened to go that way to New York.
When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
- Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.
Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense.
- Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.
Tom is trying not to be trip and fall.
- Tom ayağı takılıp düşmemeye çalışıyor.
Be careful not to trip and fall.
- Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.
The Taiwanese dollar appreciated, causing Taiwanese exports to slump.
- Tayvan doları değer kazandı ve Tayvan ihracatının düşmesine neden oldu.
A belt keeps your pants from falling down.
- Kemer pantolonunun düşmesini önler.