Toptan konserve ürünler alırım.
- I buy canned goods in bulk.
Tom her gün konserve ton balığı yediği için civa zehirlenmesi oldu.
- Tom got mercury poisoning because he ate canned tuna every day.
Armutlar bu fabrikada konservelenir.
- Pears are canned in this factory.
O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Tom'a yardım edebilmek için her şeyi yapıyorum.
- I'm doing everything I can to help Tom.
O, caddedeki teneke kutuları topladı.
- He picked up cans in the street.
Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.
- Bring as many boxes as you can carry.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
Tom teneke kutuların birini aldı, onu açtı ve bir yudum aldı.
- Tom picked up one of the cans, opened it, and took a sip.
Teneke kutu içinde altı tane balık var.
- There are six fish inside the tin can.
Şarkıcıyı hapishaneye koyabilirsin, ama şarkıyı değil.
- You can cage the singer but not the song.
Kefalete gücü yetmediği için Tom hapishanede mahsur kaldı.
- Tom is stuck in jail because he can't afford bail.
Ken'i kovamıyorum. O iyi bir işçi.
- I cannot fire Ken. He's a good worker.
Her kovanda sadece bir kraliçe olabilir.
- In each beehive there can only be one queen.
Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
Tom, çöp tenekesinin yanında bir silah buldu.
- Tom found a gun near the garbage can.
Ödünç alabileceğim bir benzin bidonun var mı?
- Do you have a gas can I can borrow?
Tom benzin bidonunu aldı ve arabasının arkasına doğru yürümeye başladı.
- Tom picked up the can of gasoline and started walking back to his car.
Tom her gün konserve ton balığı yediği için civa zehirlenmesi oldu.
- Tom got mercury poisoning because he ate canned tuna every day.
Bazen bir konserve açacağı olarak makas kullanırım.
- I sometimes use scissors as a can opener.
Kredini bir yılda kapatabilir misin?
- Can you pay off your loans in a year?
Tepesi karla kaplı olan şu dağı görebiliyor musun?
- Can you see that mountain with the snow-covered peak?
ABD, Kanada ile komşudur.
- The United States borders Canada.
Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
- I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
I got canned today!.
Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.
- I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.
Elmalı pasta yapabilmem için birkaç elmaya ihtiyacım var.
- I need some apples so I can make an apple pie.
O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
The form letter included a canned answer stating that what I asked was against policy.
canned tomatoes.
Can I use your pen?.
He canned the whole project because he thought it would fail.
The boss canned him for speaking out.
Can you remember your fifth birthday?.
They spent August canning fruit and vegetables.
Can your gob.
The spirit of Satan reawakens.
- İblisin ruhu yeniden canlanıyor.
The spirit of the demon reawakens.
- Şeytanın ruhu yeniden canlanıyor.
I call my sweetheart darling.
- Ben canım sevgilimi ararım.
Is something wrong, darling?
- Bir şey mi yanlış, canım?
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
- Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu canlandırmayı başardılar.
A building, before it can be constructed, has to be visualized hundreds of times in the mind of an architect.
- Bir yapının inşa edilebilmesinden önce mimarın zihninde yüzlerce kez canlandırılması gerekir.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Tom didn't expect Mary to be so friendly.
- Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
He was my dear friend.
- O benim can dostumdu.
Would you get me a cup of coffee? With pleasure, my dear.
- Bana bir fincan kahve getirir misin? Memnuniyetle, canım.
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
They are longing for city life.
- Onlar şehir hayatına can atıyorlar.
He gave up his life for his country.
- Ülkesi için canından vazgeçti.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.