The clothes soaked in water overnight were heavy.
- Suda bir gecede ıslanmış elbiseler ağırdılar.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
I'm taking it slow right now.
- Şimdi ağırdan alıyorum.
It was like watching a slow motion movie.
- Ağır çekim bir film izlemek gibiydi.
Her child had been seriously ill for a week before Dr. Kim arrived.
- Dr. Kim gelmeden önce bir hafta boyunca çocuğu ağır hasta olmuştu.
My pet dog was seriously ill.
- Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
Tom must be severely punished.
- Tom ağır cezalandırılmalı.
He was subjected to severe criticism.
- Ağır eleştiriye maruz kaldı.
The surrender terms were harsh.
- Teslim şartları ağır idi.
This is the most difficult book I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.
The ice is not thick enough to hold our weight.
- Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
The structure isn't strong enough to support that much weight.
- Yapı bu kadar ağırlığı taşıyacak kadar güçlü değil.
Hunger is one of the strongest griefs.
- Açlık en ağır sorunlardan biridir.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
Gold is much heavier than water.
- Altın sudan çok daha ağırdır.
Gold is heavier than iron.
- Altın demirden daha ağırdır.
The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
You are working too hard. Take it easy for a while.
- Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
I don't like girls who play hard to get.
- Kendini ağırdan satan kızlardan hoşlanmam.
He will fight the heavyweight champion tomorrow.
- Yarın ağır siklet şampiyonu ile karşılaşacak.
Her child had been seriously ill for a week before Dr. Kim arrived.
- Dr. Kim gelmeden önce bir hafta boyunca çocuğu ağır hasta olmuştu.
My pet dog was seriously ill.
- Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
Tom could've been badly hurt.
- Tom ağır yaralanabilirdi.
He was injured badly in the accident.
- O, kazada ağır yaralandı.
You look very dignified.
- Çok ağırbaşlı görünüyorsun.
What a dignified man!
- Ne ağırbaşlı bir adam!
Tom was severely injured.
- Tom ağır biçimde yaralandı.
Tom was severely beaten by the police.
- Tom, polis tarafından ağır biçimde dövüldü.
Dan was struck and gravely injured by a truck.
- Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
They were burdened with heavy taxes.
- Ağır vergi yükü altındaydılar.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.