a-rise teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- rise
- doğmak
- rise
- yükselmek
Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
- The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
- rise
- yükseliş
Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.
- Prices are still on the rise.
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
- rise
- zam
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Güneş her zaman doğudan doğar.
- The sun always rises in the east.
- rise
- artış
Sıcaklıklarda bir artış beklenmektedir.
- A rise in temperatures is expected.
Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Why did you turn down his request for a pay rise?
- arise
- ortaya çıkmak
- rise
- {f} doğmak (güneş)
- rise
- {f} ayağa kalkmak
- rise up
- (Fiili Deyim ) 1- kalkmak , yükselmek 2- ayaklanmak , isyan etmek
- arise
- kaynaklanmak
- rise
- ayağa kalkın
Davalı lütfen ayağa kalkın.
- The defendant will please rise.
- rise
- {i} yükseklik
- rise
- meydana çıkmak
- arise
- {f} doğmak
- rise
- {f} yukarı kalkmak
- rise
- {i} doğuş (güneş)
- arise
- meydana çıkmak
- give rise to
- neden olmak
- arise
- baş göstermek
- rise
- dirilmek
- rise
- ferahlamak
- rise to power
- İktidara geçmek
- rise
- doğmak (ay, güneş)
- rise
- {i} terfi
- arise
- {f} (a.rose, --n) (from) (-den) meydana gelmek, çıkmak
- arise
- {f} yükselmek
- rise
- neşet
- rise
- ilerlemek
- rise
- doğrulmak
- rise
- coşmak (nehir)
- rise
- ortaya çıkmak
- rise
- zuhur
- rise
- yükselti farkı
- rise
- (fiil) kalkmak, ayağa kalkmak, kabarmak, doğmak, yükselmek, havalanmak, yukarı kalkmak, şiddetlenmek, artmak, çıkmak, doğmak (güneş), terfi etmek, görünmek, yükseltmek
- rise
- maaş zammı
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
- rise
- kay
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
- rise
- doğmak (güneş/ay)
- rise
- hızı artmak
- rise
- yukarı çıkmak
- rise
- doğmak (güneş veya ay)
- rise
- zam (maaşta)
- rise
- {f} yükselmek, artmak: Prices are rising. Fiyatlar artıyor
- rise
- {i} katılma
- rise
- yokuş
- rise
- ağış
- rise
- gün doğmak (güneş/sabah)
- rise
- kuvvetlenmek (rüzgar)
- rise
- doğmak (nehir)
- rise
- iyileşmek
- rise
- açılmak
- rise
- (Askeri) ufuk üzerinde görünmek
- rise
- {i} eklenme
- rise
- kabarmak (ekmek, hamur vb)
- rise
- belirmek
- rise
- gün doğmak
- rise
- ilerl
- rise
- {i} yükselme
Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.
- The value of the dollar declines as the rate of inflation rises.
Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Prices will continue to rise.
- rise
- {f} havalanmak
- rise
- şişmek
- rise
- toplantı bitince kalkmak
- rise
- {i} tepe
- rise
- {i} neden
Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
- Thoughtless speech may give rise to great mischief.
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
- rise
- doğmak çıkmak
- rise
- {i} dirilme
- rise
- {i} çıkma
- rise
- {i} tümsek
- rise
- {f} şiddetlenmek
- rise
- çoğalmak
- rise
- {f} görünmek
- rise
- yüksel
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Prices will continue to rise.
- rise
- yataktan kalkmak
- rise
- {i} bahane
- rise
- hâsıl olmak
- rise
- peyda olmak
- rise
- {f} terfi etmek
- (the sun) rise
- güneş doğmak
- arise
- oluşmak
- arise
- çıkmak
- arise
- vücuda gelmek
- ask for a pay rise
- (Ticaret) zam istemek
- ask for a rise
- zam istemek
- continental rise
- (Coğrafya) kara yükselmesi
- get a rise
- zam almak
- give rise
- mahal vermek
- give rise to
- mahal vermek
- on the rise
- artmakta
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
- on the rise
- yükselişte
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.
- Prices are still on the rise.
- on the rise
- had safhada
- plume rise
- dumanın yüksekliği
- plume rise
- dumanın yükselmesi
- pulse rise time
- (Bilgisayar) vurum yükselme süresi
- pulse rise time
- (Bilgisayar,Teknik) darbe yükselme süresi
- rise
- ağmak
- rise
- ayaklanmak
- rise
- ayyuka çıkmak
- rise above
- üstünden doğmak
- rise again
- hortlamak
- rise against
- karşı çıkmak
- rise and fall
- iniş çıkış
- rise out
- yükselmek
- rise rapidly
- hızla yükselmek
- rise time
- yükselme süresi
- rise time
- yetişme süresi
- rise time
- (Çevre,Teknik) yükselme zamanı
- rise to the bait
- (deyim) dolduruşa gelmek
- rise up
- ayaklanmak
- rise up
- isyan etmek
- rise
- zuhur etmek
- rise
- herkes ayağa kalksın
- rise
- {i} yükselti
- arise
- doğrulmak
- arise
- meydana çık
- arise
- görünmek
- capillary rise
- kılcal yükselme
- capillary rise
- kapiler yükselme
- gave rise to
- sebep ol
- give rise to
- sebep ol
- give rise to
- -e neden olmak
- given rise to
- sebep ol
- high rise building
- büyük bina
- high-rise
- yüksek (yapı)
- high-rise
- yüksek
Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
- This high-rise building has five lifts.
- low rise
- alçak sesli
- maximum permissible temperature rise
- izin verilebilir en yüksek sıcaklık artışı
- rise
- çoğalma
- rise
- {f} yükseltmek
- rise
- kalkmak
Erken yatmak, erken kalkmak bir insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar.
- Early to bed, early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- rise
- çıkmak
- rise
- menba
- rise
- artma
Şiddetli yağış son iki ayın günlük sebze fiyatlarının artmasına sebep oldu.
- The heavy rainfall has caused vegetable prices to rise daily for the last two months.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
- rise
- bayır
- rise
- (güneş/ay/vb.) doğuş
- rise
- kaynak
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
- rise
- çıkış
- rise against
- -e başkaldırmak
- rise against
- isyan etmek
- rise in the world
- yıldızı parlamak
- rise rapidly
- hızla yüksel
- rise time
- yükseliş süresi
- rise to the bait
- oyuna gelmek
- rise to the occasion
- üstesinden gelmek
- rise up
- kalk
- rise with the lark
- karga bok yemeden kalkmak
- Early to bed and early to rise makes a man healthy wealthy and wise
- (Atasözü) Erken yatmak, erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar
- a pay rise
- zam
- arise
- kalkmak
- drag rise
- Sürüklenme artışı
- get a rise out of
- (deyim) Birinin bamteline basıp çileden çıkarmak
- get a rise out of s.o
- k. dili birinin bamteline dokunup ağzını açtırmak
- get a rise out of so.
- dışarı öyle bir artış olsun
- get rise in the world
- Dünyada artış olsun
- give rise
- -e neden olmak, -e yol açmak
- give rise to comment
- (deyim) Yoruma mahâl bırakmak
- have a rise out of so.
- dışarı öyle bir artış var
- high rise manifold
- (Otomotiv) Yüksek boğazlı emme manifoldu
- high-rise office block
- yüksek katlı ofis bloğu
- increase in height; elevation; rise
- yükseklik artış; yükseklik; artış
- keep on rise
- yükselmeyi sürdürmek
- long rise
- (Giyim) Yüksek belli (pantolon)
I always prefer more comfortable long rise pants.
- low rise
- düşük belli (pantolon)
- low-rise
- Birkaç katlı, alçak (bina)
- low-rise
- 1. (of a building) having few storeys. 2. (of trousers) cut so as to fit löw on the hips rather than on the waist: löw-rise jeans
- make s.o.´s hackles rise
- birini öfkelendirmek
- mid rise
- orta yükselişi
- moon rise
- Ay yükselişi
- on rise
- yükselişte
- pay rise
- Ücret artışı, maaş zammı
- rise again
- yeniden doğmak
- rise and shine
- Birisini uyandırırken söylenebilecek "Kalk ve ışılda" anlamında söz
Rise and Shine sleepy head.
- rise from
- den doğmak
- rise from rags to riches
- (deyim) Fakirken zengin olmak, köşeyi dönmek
- rise in arms
- kollarında artış
- rise in money circulation (finance)
- para dolaşımı (finans) yükselir
- rise in prices, increase in costs
- fiyatlarındaki artış, maliyetlerin artması
- rise to it
- o yol
- rise to order
- artış sipariş
- steady rise
- istikrarlı yükselişi
- take a rise out of
- (deyim) Birinin bamteline basıp çileden çıkarmak
- take a rise out of so.
- dışarı öyle bir artış alır
- temperature rise
- sıcaklık artışı
- to rise
- yükselmesi
- voltage rise
- gerilim yükselişi
- arise
- ortaya çık
Bu yanlış anlama nasıl ortaya çıktı?
- How did this misunderstanding ever arise?
Rüşvet güç örgütleri ile birlikte ortaya çıkan bir şeydir.
- Bribes are something that arises in conjunction with power organizations.
- arise
- {f} ayağa kalkmak
- be in rise
- yüksek seyretmek
- capillary rise
- (Jeoloji) kapilar yükselim
- get a rise out
- (deyim) get a rise out of someone [kd] birinin zayıf noktasına bastırıp kışkırtarak kızdırmak
- give rise to
- (isim)den olmak, yol açmak
- give rise to thought
- düşündürmek
- make one's gorge rise
- midesini bulandırmak
- rise
- {f} kalkmak, ayağa kalkmak: The students
- rise above
- -in üstünden doğmak/yükselmek
- rise early
- erken kalkmak
- rise of prices
- fiyatların tırmanması
- rise to fame
- ünü yakalamak
- rise to the peak
- zirveye oynamak
- rise with the lark
- erken kalkmak
- take a rise out
- (deyim) take a rise out of someone [kd] birinin zayıf noktasına bastırıp kışkırtarak kızdırmak