tarafından teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- by
- a) by b) a kind of
- a kind of
- on behalf of
I'm calling you on behalf of Mr. Simon.
- Bay Simon tarafından arıyorum sizi.
- cum
- per
The game of shiritori is played by taking the final sound of the word spoken by the person before you, and then the next person looks for a word that begins with that sound.
- Shiritori oyunu senden önceki kişi tarafından konuşulan kelimenin son sesinin alınmasıyla ve sonra bir sonraki kişinin o sesle başlayan bir kelime aramasıyla oynanır.
A high proportion of crime in any country is perpetrated by young males in their teens and twenties.
- Herhangi bir ülkedeki suçun büyük kısmı 10' lu 20' li yaşlardaki genç erkekler tarafından işlenmektedir.
- b.y
- by the
It looks like Jacob has been bitten by the love bug.
- Jacob sevimli afacan tarafından ısırılmış gibi gözüküyor.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
- to by
- by for
- taraf
- {i} party
The party was organized by Mac.
- Parti Mac tarafından organize edildi.
The party was hosted by Dan.
- Partiye Dan tarafından ev sahipliği yapıldı.
- taraf
- side
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
Canada is on the north side of America.
- Kanada, Amerika'nın kuzey tarafındadır.
- taraf
- way
Would you mind looking the other way while I change my clothes?
- Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
Ladies and gentlemen, please come this way.
- Hanımefendiler ve beyefendiler, lütfen bu tarafa gelin.
- taraf
- part
The police regarded him as a party to the crime.
- Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
Both parties opposed war.
- Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- tarafından resmedildi
- painted
- tarafından tasarlandı
- designed
This was designed by Tom Jackson.
- Bu Tom Jackson tarafından tasarlandı.
It was designed by Tom.
- Bu Tom tarafından tasarlandı.
- tarafından yapılmıştır
- fecit
- tarafından yönetilmek
- (Hukuk) chaired by
- tarafından yıkıldı
- destroyed
The bridge was destroyed by a giant robot.
- Köprü dev bir robot tarafından yıkıldı.
Tom's house was destroyed by a tornado.
- Tom'un evi bir hortum tarafından yıkıldı.
- taraf
- {i} facet
- taraf
- {i} end
Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
- Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
I'm getting endlessly annoyed by this foolishness.
- Bu aptallık tarafından sonsuz bir şekilde rahatsız oluyorum.
- anne tarafından
- matrilineal
- taraf
- {i} hand
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
On the other hand, there are some disadvantages.
- Diğer taraftan, bazı dezavantajları var.
- herkes tarafından bilinen
- in the limelight
- taraf
- district
- taraf
- (Ticaret) stakeholder
- taraf
- streak
- taraf
- outside
The outside of the castle was painted white.
- Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
I was distracted by those protesters outside.
- Benim dışarıda bu protestocular tarafından dikkatim dağıtıldı.
- taraf
- backside
- taraf
- favour
- taraf
- behalf
I'm calling you on behalf of Mr. Simon.
- Bay Simon tarafından arıyorum sizi.
- Başkanlık tarafından Ulusal Acil Olağanüstü Hal ve kısmi seferberlik ilan edildi
- (Askeri) effective day coincident with Presidential declaration of a National Emergency and authorization of partial mobilization
- Genelkurmay Başkanı tarafından masrafı karşılanan tatbikat programı
- (Askeri) Chairman of the Joint Chiefs of Staff -sponsored exercise program
- ana tarafından
- on the mother's side
- ana tarafından
- on the distaff side
- anne tarafından
- maternally
- anne tarafından akraba
- enate
- anne tarafından olan
- maternal
- anne tarafından olan
- enatic
- baba tarafından
- on one's fathers side
- baba tarafından
- paternally
- baba tarafından
- on the paternal side
- baba tarafından akraba
- agnatical
- baba tarafından akraba
- agnate
- baba tarafından akraba olan
- agnate
- başkan tarafından yayınlatılan mesaj
- presidential message
- belirlenen harekat planının bir sonraki kuvvet komutanı tarafından devamlılığını
- (Askeri) continuity of operations plan designated successor service chief
- devlete ait müteahhit tarafından kullanılan
- (Askeri) government-owned, contractor-operated
- doğrudan satıcı tarafından (malın) teslim(i)
- (Askeri) direct vendor delivery
- hakem tarafından ikaz edilmek
- be cautioned by the referee
- hakem tarafından uyarılmak
- be cautioned by the referee
- herkes tarafından alınabilir
- (deyim) up for grabs
- hükümet tarafından sağlanan bilgi
- (Askeri) government-furnished information
- hükümet tarafından sağlanan teçhizat
- (Askeri) government-furnished equipment
- imalatçı tarafından yönetilen envanter
- (Askeri) vendor managed inventory
- işbu antlaşma tarafından kendisine verilen yetkilerin sınırları içinde
- (Hukuk) within the limits of the powers conferred by this treaty
- komisyon tarafından kendisine verilen görevler
- (Hukuk) tasks assigned to it by the commission
- mahalleli tarafından beslenmek
- go on the parish
- noter tarafından onaylatmak
- notarise
- polis tarafından aranan
- wanted by the police
- polis tarafından aranmak
- be wanted by the police
- polis tarafından aranılan
- wanted by the police
- rotor tarafından savrulan kar
- (Askeri) snow whirled up by the rotor
- sahibi tarafından kullanılan
- drive yourself
- sağ tarafından kalkmak
- (for things) to be going well for one
- serbest sanatçı tarafından üretilmiş
- freelance
- taraf
- behalf: Dayım tarafından geliyorum, sizden bir ricası var. I've come on behalf of my uncle to ask a favor of you
- taraf
- side; part, portion; area, region; direction: Sandığın üst tarafı ceviz. The top part of the chest is walnut. Şehrin o tarafında oturuyor. She lives over in that part of town. Ne taraftansın? What part of the country are you from? Fatih taraflarında bir yerde oturuyor. He lives somewhere in the neighborhood of Fatih. Seni her tarafta aradım. I've been looking for you everywhere. Boğaz'ın Asya tarafında on the Asian side of the Bosphorus. Sağ tarafına bak! Look to your right! Rüzgâr ne taraftan esiyor? What direction's the wind blowing from? Nehir tarafına doğru gidiyordu. He was heading towards the river
- taraf
- side (one particular side, position, or group as opposed to another): işin kötü tarafı the unpleasant side of the matter. Bizim taraf maçı kazandı. Our side won the match. Onun baba tarafında delilik var. There's madness on his father's side of the family. O meseleye ne taraftan bakarsan bak halledilmesi imkânsız. No matter how you look at it, that problem remains insoluble. Herif bir taraftan parasızlıktan yakınıyor, öbür taraftan kalkıp karısına kürk manto alıyor! The fellow complains about his lack of money, and then he ups and buys his wife a fur coat! öte taraftan on the other hand
- taraf
- used with an adjective: Ucuz tarafından bir ayakkabı istiyorum. I want a cheap pair of shoes. Bunları ucuz tarafından aldın, değil mi? You bought these on the cheap, didn't you?
- taraf
- (denklem) member
- taraf
- used in formal language to indicate a person: Merhum zevcinizin evrakı tarafınıza gönderilmiştir. The papers of your late husband have been forwarded to you
- taraf
- party (to a contract, in a legal proceeding); litigant
- taraf
- contractor
- taraf
- side; aspect; direction; district; part
- taraf
- used in formal language to show the agent of a passive verb: Bu nişan büyük babama padişah tarafından ihsan edilmiş. This medal was bestowed on my grandfather by the sultan. Ancak belediye encümeni tarafından onaylanmış ruhsatlar geçerli sayılacaktır. Only those permits which have received the approval of the municipal council will be deemed valid
- ters tarafından kalkmak
- to get out of the wrong side
- ters tarafından kalkmak
- to get up on the wrong side of the bed, be in a bad mood
- ters tarafından kalkmak
- get out af the bed on the wrong side
- toplum tarafından tanınmak
- (deyim) be in the public eye
- vezir tarafından verilen
- vizierial
- yalnız hasta tarafından algılanan
- subjective
- çoğunluk tarafından
- generally
- İhtiyat birliklerinin seferber edilmesi için Savunma Bakanı Tarafından Askeri De
- (Askeri) effective time of announcement by the Secretary of Defense to the Military Departments of a decision to mobilize Reserve units