Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
 - Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
 - He works in the planning section.
Tom ve Mary düğünlerini planlamakla meşgul.
 - Tom and Mary are busy planning their wedding.
Planlamak için başarısız olma başarısız olmak için planlamadır.
 - Failing to plan is planning to fail.
Ben çok fazla plan yapmaktan hoşlanmam.
 - I don't like to plan too much.
Bir plan yapmak zorundayız.
 - We have to make a plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
 - I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
 - As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
 - Tom did a good job planning the party.
Sigara içerken planı tasarladım.
 - I conceived of the plan while I was smoking.
Planı nasıl tasarladı?
 - How did he work out the plan?
O, planlama bölümünde çalışıyor.
 - He works in the planning section.
Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.
 - I'm following the plans made by congress.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
 - He works in the planning section.
Tanrı şahidimdir ki Tom, planladığın sürpriz partiden ona bahsetmedim.
 - As God as my witness Tom, I didn't tell her about the surprise party you're planning.
Tom Boston'a bir yolculuk için planlar yaptı.
 - Tom has made plans for a trip to Boston.
New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
 - We are planning a trip to New York.
Tom için bir parti tertip ettim.
 - I planned a party for Tom.
Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
 - In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
 - I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Başka bir tasarın var mı?
 - Have you got another plan?
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
What time is your plane scheduled to take off?
 - Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
 - Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
I knew I should never have gotten involved with your harebrained scheme.
 - Senin deli saçması planına hiç bulaşmamam gerektiğini biliyordum.
She is always thinking of moneymaking schemes.
 - Her zaman para kazanma planlarını düşünüyor.
Tom has good intentions.
 - Tom'un güzel planları var.
What are Mary's true intentions?
 - Mary'nin gerçek planları ne?
You have no idea where Tom plans to go to college, do you?
 - Tom'un üniversiteye nereye gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrin yok, değil mi?
I had no idea of what she intended to do.
 - Onun ne yapmayı planladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Tom masterminded a diabolic plot to kill his wife.
 - Tom karısını öldürmek için şeytani bir plan hazırladı.
Investigators uncovered an assassination plot.
 - Araştırmacılar, bir suikast planını ortaya çıkardılar.
So you're planning to follow this course as well!
 - Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
Of course, I have a plan.
 - Elbette bir planım var.
You should always plan for the worst-case scenario.
 - Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
The plane took off at 11:00 a.m; thirty minutes later than scheduled.
 - Uçak sabah 11.00'de havalandı; planlanandan otuz dakika daha sonra.
What time is your plane scheduled to leave?
 - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
 - Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
He planned the project along with his colleagues.
 - O ,projeyi iş arkadaşlarıyla birlikte planladı.
Tom wanted a closer look at the blueprints.
 - Tom planlara daha yakından bakmak istedi.
These measurements conform to the blueprints.
 - Bu ölçümler planlara uygundur.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
 - Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
Tom understands the game plan.
 - Tom oyun planını anlıyor.
Tom came in with a game plan.
 - Tom bir oyun planıyla geldi.
Your plan is not in line with our policy.
 - Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Sami set up a plan to kill Layla.
 - Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
Fadil and Layla set up a robbery.
 - Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
... are you planning to wear? ...
... Google is planning to get into regarding physical world type ...