Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Onun siparişi pastırma ve yumurtadır.
- Bacon and eggs is his order.
Askerler emirleri izlemeliler.
- Soldiers must follow orders.
Tom Mary'den emirler almayı reddediyor.
- Tom refuses to take orders from Mary.
Garson, sipariş vermek istiyorum.
- Waiter, I'd like to order.
Garson, sipariş vermek istiyorum.
- Waitress, I'd like to order.
Ismarlamak için kim hazır?
- Who's ready to order?
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
- What do you wish to order, gentlemen?
Her şey düzenli görünüyor.
- Everything seems to be in order.
Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
- Social order does not come from nature. It is founded on customs.
Tom'a bir şey yapmasını emretmek zorunda değildim.
- I never had to order Tom to do anything.
Bir pizza sipariş etmek istiyorum.
- I'd like to order a pizza.
Tom pizza sipariş etmek isteyen tek kişi değil.
- Tom isn't the only one who wants to order a pizza.
Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
- Line up and walk to the door in order.
Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
- Tickets will be allotted in order of application.
Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.
- Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order.
Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.
- We use computers to solve problems and to put information in order.
Tom bir tarikata üyeydi.
- Tom belonged to a religious order.
Başkan emir vermek için toplantıyı aradı.
- The chairman called the meeting to order.
Sana asla hiç emir vermek istemiyorum.
- I never give you any orders.
Benim komutanın emirlerini görmezden gelemiyorum.
- I can't ignore my commanding officer's orders.
Komutayı almam emredildi.
- I've been ordered to take charge.
Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.
- Tom had all of his suits made to order.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
- Sami's SUV is in perfect working order.
Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.
- He ordered the boys not to shout in the classroom.
Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
- They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
Bir sandviç sipariş etmek istiyorum.
- I would like to order a sandwich.
Biz neden pizza sipariş etmiyoruz?
- Why don't we order pizza?
Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
- In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
- The controls of the plane were out of order.
Onun odası her zaman düzensizdir.
- His room is always out of order.
Tüm isimler alfabetik olarak sıralanmıştır.
- All the names are listed in alphabetical order.
İsimler alfabetik olarak sıralanmıştır.
- The names are in alphabetical order.
Hâlâ siparişimi bekliyorum.
- I'm still waiting for my order.
Babanın kim olduğu umurumda değil. Hala benim emirlerime uymak zorundasın.
- I don't care who your father is. You still have to follow my orders.
Öğretmen boy sırasına göre çocukları sıraya dizdi.
- The teacher lined the children up in order of height.
Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
- Tickets will be allotted in order of application.
Kitaplarınızı düzeltin.
- Put your books in order.
Onları düzeltmek için cümleleri benimsiyor musun?
- Have you been adopting sentences in order to correct them?
Şu anda bu tür tüm kazaklar bitti. Onları Tokyo'daki ana mağazadan sipariş edeceğiz.
- All sweaters of this type are out of stock now. We'll order them from the main store in Tokyo.
Dün bir Türkçe gramer sipariş ettim.
- I ordered a Turkish grammar yesterday.
Odasını her zaman iyi durumda tutar.
- She always keeps her room in good order.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
- Sami's SUV is in perfect working order.
Onu ısmarlamamı ister misiniz?
- Would you like me to order it?
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
- What do you wish to order, gentlemen?
Onu Boston'dan posta havalesi ile aldım.
- I got it mail order from Boston.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.
- I read three kind of newspapers in order to keep abreast with the times.
Sana hediye yollayabilmem için adresine ihtiyacım var.
- I need your address in order to send you a present.
Burada her şey yolunda.
- Everything's in order here.
Gitmeden önce kitaplarımı düzenlemek için vaktim yok.
- I have no time to put my books in order before I go.
Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.
- We use computers to solve problems and to put information in order.
Tebrikler kesinlikle usulüne uygun.
- Congratulations are definitely in order.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
- His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Tom yasaklama emrini ihlal etti.
- Tom violated the restraining order.
İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.
- The British have a lot of respect for law and order.
Tom işlerini düzene koydu.
- Tom put his affairs in order.
O, buraya her gelişinde, aynı yemeği ısmarlar.
- Every time he comes here, he orders the same dish.
Sana biraz tatlı ısmarladım.
- I've ordered you some dessert.
Magnolias belong to the order Magnoliales.
... So, all of this is possible. Now, in order for us to do it, we do have to close our deficit, ...
... for corporations and for individuals. But in order for us not to lose revenue, have ...