Tom yalan söylemekten hiçbir vicdan azabı çekmiyordu.
- Tom had no qualms about lying.
O yalan söylemeye çekinmez.
- He has no scruples about lying.
Tom TV izleyerek kanepede uzanıyor.
- Tom is lying on the sofa watching TV.
Tom yatakta hasta uzanıyor.
- Tom is lying ill in bed.
Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.
- I got tired of lying in bed all day.
Tom sokakta yatan bir ayyaşı fark etti.
- Tom noticed a drunkard lying in the street.
Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.
- We can see wild animals lying in the grass.
Uzanmadığını biliyorum.
- I know you're not lying.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Kyoko is lying on the grass.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell a lie.
Yalan söylemek yanlıştır.
- To tell a lie is wrong.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Yalan söyledim. Lütfen affet.
- I lied. Please forgive.
Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.
- He did nothing but lie in bed all day.
Şehir Londra'nın doğusuna uzanmaktadır.
- The city lies east of London.
İşte sorun burada yatmaktadır.
- That's where the problem lies.
Ben birkaç dakika için yatmak istiyorum.
- I'd like to lie down for a few minutes.
Uyandığında kendini hastanede bir yatakta yatarken buldu.
- He awoke to find himself lying on the bed in the hospital.
Polis Tom'u alınının ortasındaki bir kurşun deliğiyle yerde yatarken buldu.
- The police found Tom lying on the floor with a bullet hole in the middle of his forehead.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell a lie.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
- What reason could I possibly have to lie to you?
Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
- When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
Ada Japonya'nın batısına doğru uzanır.
- The island lies to the west of Japan.
Öğle yemeğimi bitirdiğimde, bir saat uzanacağım.
- When I have finished my lunch, I will lie down for an hour.
Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
- This city lies at the base of a mountain.
Alman Alpleri'nde ağaçların bittiği yer yaklaşık 1800 metre yükseklikte yer almaktadır.
- The treeline in the German alps lies at an elevation of about 1800 meters.
Without shutting herself up from her family ... or lying awake the whole night to indulge meditation, Elinor found every day afforded her leisure enough to think of Edward... The Free Library.
from our first knowing each other, which was soon after my lying-in, we were almost inseparable companions.
Our uninquiring corpses lie more low / Than our life's curiosity doth go.
I don't know what they expect, but I am certainly not going to take this lying down.
... always -- like, just the other night, last night, I was lying ...
... through my keyboard using a software keylogger, I need to know that the OS isn't lying when ...