Aptal görünmeyi sevmiyorum.
- I don't like looking foolish.
Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
- Your way of looking at something depends on your situation.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
Judy aynaya bakarak çok fazla zaman harcıyor.
- Judy spends a lot of time looking in the mirror.
Rahibe Teresa neye ihtiyaç olduğunu görmek için etrafına bakarak işine başladı.
- Mother Teresa began her work by looking around to see what was needed.
O güzel görünümlü bir kadın.
- She's a fine looking woman.
O komik görünümlü bir araba.
- That's a funny looking car.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
- Tom doesn't like the way John looks at Mary.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Tom bir grupta çalıyor ve çok yakışıklı.
- Tom plays in a band, and is very good looking.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
- It looks like it's going to rain.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Mary çok güzel bir kadın.
- Mary is a very good-looking woman.
Güzel bir kızla tanışmak istiyor.
- He wants to meet that good-looking girl.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
O yakışıklı bir adam.
- He's a good-looking guy.
Daha olgun görünmek için sakal uzattı.
- He grew a beard to look more mature.
O daha genç görünmek istiyor.
- She wants to look younger.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
O bana baktı ve gülümsedi.
- He looked at me and smiled.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Seni görmek için can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
When I opened there was an awful-looking man at the door.
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
Bu kadın çok güzel görünüyor.
- This woman is very good looking.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
a funny-looking dog.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
... I do spend a lot of time on Google, looking for fan videos ...
... Whereas, there may be a very few who really was looking for ...