görünme

listen to the pronunciation of görünme
Türkçe - İngilizce
appearance

His appearance animated the party. - Onun görünmesi partiyi canlandırdı.

peep
manifestation
apparition
looking

I was afraid of looking stupid. - Aptal görünmekten korkuyordum.

Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable. - Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.

seeming
reappearance
{i} emerging
görünmek
seem

So far, your action seems completely groundless. - Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

I don't want to seem pushy. - Saldırgan görünmek istemiyorum.

görünmek
appear

You have to appear in person. - Bizzat görünmek zorundasın.

It appears that the victim tried to write the murderer's name with his own blood. - Kurbanın kendi kanı ile katilin adını yazmaya çalıştığı görünmektedir.

gözüme görünme
get out of my sight!
görünmek
come
görünmek
haunt
görünmek
show up
görünmek
seem to be

Mosquitoes seem to be more attracted to people wearing dark clothes. - Sivrisinekler koyu giysiler giyen insanlar için daha çekici görünmektedir.

görünmek
{f} rise
görün
appear

I find her appearance attractive. - Onun görünümünü çekici bulurum.

The story appears to be true. - Hikâye doğru görünüyor.

görünmek
come on
görünmek
loom
görünmek
feel
görünmek
be seen

I don't want to be seen in his company. - Onunla beraber görünmek istemiyorum

Sami didn't want to be seen naked. - Sami çıplak görünmek istemedi.

görünmek
seen

Tom acts like he doesn't want to be seen with us. - Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.

Sami didn't want to be seen naked. - Sami çıplak görünmek istemedi.

görünmek
reappear
görünmek
show oneself
görünmek
figure
görünmek
be in evidence
görünmek
come into sight
görün
seem

It seems interesting to me. - O bana ilginç görünüyor.

Your suggestion seems reasonable. - Önerin mantıklı görünüyor.

görün
{f} seeming

Seemingly impossible things sometimes happen. - Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

The world is a place of seemingly infinite complexity. - Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.

görün
seem to be

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

Tom and Mary seem to be suited for each other. - Tom ve Mary birbirleri için uygun görünüyorlar.

görün
{f} emerging
görünmek
look

Who doesn't want to look young and sexy? - Kim genç ve seksi görünmek istemez ki?

Men like to look masculine. - Erkekler erkeksi görünmek isterler.

görünmek
arise
görünmek
break through
görünmek
report
görünmek
seems

love is nothing what it seems - aşk göründüğü gibi değildir.

akıllı ve yetenekli görünme meraklısı
clever clever
görün
loom
görünmek
to be seen; to show oneself; to appear, to come in sight; to look; to seem, to appear
görünmek
come in sight
görünmek
to appear as, look like, give the impression of, create an impression of
görünmek
come along
görünmek
come out
görünmek
come into view
görünmek
approve oneself
görünmek
present oneself
görünmek
to scold, tell (someone) off
görünmek
to seem to be, appear to be
görünmek
to appear, come into sight, show oneself
görünmek
to be visible, be seen
görünmek
put in an appearance
görünmek
make one's appearance
görünmek
show
görünmek
come in view
tekrar görünme
reappearance
çabalıyormuş gibi görünme
shadowboxing
Türkçe - Türkçe
Görünmek işi: "Sabaha karşı Sevgi odaya girdiğinde gelişini duydu ama, uyur gibi görünmeyi doğru buldu."- N. Cumalı
Görünmek işi
(Osmanlı Dönemi) DİDAR
Görünmek
çıkmak
Görünmek
gözükmek
Görünmek
başlamak
görünmek
Görülür duruma gelmek, görülür olmak: "Kapıda Eda Hanım göründü ve ona hatır sordu."- P. Safa. İzlenim uyandırmak: "Üzgün ve yorgun görünüyordu."- H. Taner
görünmek
İzlenim uyandırmak
görünmek
Benzemek, görünüşünde olmak
görünmek
Görülür duruma gelmek, görülür olmak
görünmek
Azarlamak
görünme