The verb “rain” is impersonal in sentences like “It’s raining.”.
An almighty but impersonal power, called Fate. –Sir J. Stephen.
You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
- Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
- Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
I thought you'd be the last person to do such a thing.
- Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.
The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
A really perceptive person can figure out a whole situation with just a few clues. That's the kind of person I want you to become.
- Sezgileri gerçekten kuvvetli bir insan bütün bir durumu sadece birkaç ipucuyla çözebilir. Bu olmak istediğim kişi türüdür.
How did you figure out Tom was the one who did it?
- Onu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl öğrendin?
People with autism often don't make eye contact when talking to someone.
- Otizmli kişiler, birisiyle konuşurken çoğu zaman göz teması kurmazlar.
I'm the only one still in contact with Tom.
- Tom'la hala temas halinde olan tek kişiyim.
He's a very selfish person.
- O, çok bencil bir kişidir.
Self-publishing is a way to talk to the public.
- Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.
Tom is a very brave soul.
- Tom çok cesur bir kişidir.
You're a brave soul if you want to climb the Urals.
- Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
We are currently looking for individuals who have experience in customer service.
- Bugünlerde, müşteri hizmetlerinde deneyimi olan kişiler arıyoruz.
Every person is an individual.
- Her kişi bir bireydir.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
You are the most important person in my life.
- Hayatımda en önemli kişi sizsiniz.
What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
Fine feathers make fine birds.
- Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years.
- Diyet yapan ve vücut ağırlığının yüzde onuna kadar bir oranda kilo vermiş olan her on kişiden sekizi, beş yıl içinde bu kiloları geri almaktadır.
Every person in this community is like a cell in the immune system of a healthy human body.
- Bu toplumda her kişi sağlıklı bir insan vücudunun bağışıklık sisteminde bir hücre gibidir.
Dreams are the touchstones of our characters.
- Hayaller kişiliklerimizin mihenktaşıdır.
He's a man of very good character.
- O çok iyi kişilikli bir adamdır.
The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
At least four were killed in the explosion of a car bomb outside a police station in the capital, Nairobi.
- Başkent Nairobi'de bir polis karakolunun dışındaki bir araba bombası patlamasında en az dört kişi öldü.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
One more person will be joining us later.
- Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
- Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.
If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.