He is a man of character.
- O kişilikli bir insandır.
His character resembles his father's.
- Kişiliği babasına benziyor.
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
Personal computers are very useful.
- Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
I thought you'd be the last person to do such a thing.
- Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.
The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
A strange figure suddenly came through the door.
- Garip bir kişi aniden kapıdan girdi.
Andrej Chadanovič is a major figure in the Belarusian poetry.
- Andrej Chadanoviç, Belarus şiirinde önemli bir kişidir.
We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.
I'm the only one still in contact with Tom.
- Tom'la hala temas halinde olan tek kişiyim.
She is a selfish person.
- O bencil bir kişidir.
Self-publishing is a way to talk to the public.
- Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.
You're a brave soul if you want to climb the Urals.
- Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
Tom is a very brave soul.
- Tom çok cesur bir kişidir.
It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features.
- Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.
Every person is an individual.
- Her kişi bir bireydir.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
Fine feathers make fine birds.
- Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
Only a few people showed up on time.
- Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years.
- Diyet yapan ve vücut ağırlığının yüzde onuna kadar bir oranda kilo vermiş olan her on kişiden sekizi, beş yıl içinde bu kiloları geri almaktadır.
Sami was the one who discovered Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedini keşfeden kişiydi.
He's a man of very good character.
- O çok iyi kişilikli bir adamdır.
She has totally changed her character.
- Kişiliğini tamamen değiştirdi.
The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
At least four were killed in the explosion of a car bomb outside a police station in the capital, Nairobi.
- Başkent Nairobi'de bir polis karakolunun dışındaki bir araba bombası patlamasında en az dört kişi öldü.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
One more person will be joining us later.
- Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.
More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
- Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.