katılaşma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- solidification
- induration
- chem., phys. solidification
- hardening
- hardening, solidification
- rigor
Rigor mortis sets in soon after death.
- Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.
- fixation
- rigour [Brit.]
- concretion
- thickening
- (İnşaat) set
Rigor mortis sets in soon after death.
- Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.
- stiffening
- toughness
- {i} rigour
- gelation
- katı
- {s} solid
All of the suspects have solid alibis.
- Şüphelilerin hepsinin katı mazeretleri var.
The milk froze and became solid.
- Süt dondu ve katılaştı.
- katı
- {s} stiff
I felt a little stiff.
- Ben biraz katı hissettim.
Beat the egg whites until stiff.
- Yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpın.
- katı
- {s} strict
My parents are very strict.
- Ebeveynlerim çok katı.
My mother is strict about manners.
- Annem davranışlar hakkında katıdır.
- katılaşmak
- harden
- katı
- {s} hard
I hard-boiled an egg.
- Ben yumurtayı katı kaynattım.
Tom was hard on Mary.
- Tom Mary'ye karşı katıydı.
- katı
- stern
- katı
- firm
Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
- Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
- Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- katılaşma büzülmesi
- solidification shrinkage
- katılaşma sıcaklığı
- freezing temperature
- katılaşma çekmesi
- solidification shrinkage
- katı
- rigid
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
- katı
- fold
- katılaşmak
- {f} cake
- katı
- stereo
- katı
- stark
- katılaşmak
- {f} concrete
- katı
- adamant on
- katı
- adamant
- katı
- grim
Things are pretty grim now.
- Şartlar artık çok katı.
- katı
- inflexible
- katı
- (Hayvan Bilim, Zooloji) crop
- katı
- severe
The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
- Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
- Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- katı
- gruff
- katı
- substantial
- katı
- unfeeling
- katı
- uncompromising
- katı
- stricter
- katı
- dry
- katı
- fixed
- katı
- hard-boiled
I hard-boiled an egg.
- Ben yumurtayı katı kaynattım.
I love hard-boiled eggs.
- Katı yumurtayı seviyorum.
- katı
- stony
- katı
- steely
- katı
- austere
- katı
- wooden
- katı
- stringent
- katı
- sclerous
- katı
- thick
- katı
- tough
- katı
- starchy
- katı
- rough
Asia is roughly four times the size of Europe.
- Asya yaklaşık olarak Avrupa'nın dört katı büyüklüktedir.
- katılaşmak
- stiffen
- katılaşmak
- jell
- katılaşmak
- sinter
- katı
- stiffer
- erken katılaşma
- false set
- erken katılaşma
- premature stiffening
- erken katılaşma
- (İnşaat) undercuring
- katı
- steel
- katı
- ironclad
Tom has an ironclad alibi.
- Tom'un katı bir mazereti var.
- katı
- hard boiled
- katı
- square
Tens of thousands of people gathered in Saint Peter's Square on Sunday morning, despite the cold and the rain, to take part in Solemn Mass with Pope Francis in celebration of Easter.
- On binlerce insan soğuk ve yağmura rağmen Paskalya kutlamasında Papa Francis ile Dindar Kütleye katılmak için pazar sabahı Aziz Petrus Meydanında toplandı.
- katı
- emphatic
- katı
- hard and fast
- katı
- hard line
- katı
- gizzard (of birds)
- katı
- hard, stiff, rigid; hard, tough; solid; (yumurta) hard-boiled; strict, severe, stern; callous, unfeeling
- katı
- emphatical
- katı
- callous
- katı
- insensitive
- katı
- moralistic
- katı
- scleroid
- katı
- sclero
- katı
- hardboiled
- katı
- indurate
- katı
- rocky
- katılaşmak
- chem., phys. to solidify
- katılaşmak
- solidify
- katılaşmak
- set
- katılaşmak
- be hardened
- katılaşmak
- to harden, to stiffen; to solidify, to congeal
- katılaşmak
- congeal
- katılaşmak
- to harden; to stiffen, become rigid
- katılaşmak
- to become insensitive, harden, become unyielding
- katılaşmak
- toughen
