kızdırma

listen to the pronunciation of kızdırma
Türkçe - İngilizce
making hot
annoyance
aggravation
angering, making (someone) angry
provocation
prov. fever
aggro
making (something) red-hot
making angry
baiting
superheating
heating
infuriation
enragement
{i} enraging
exasperating
kız
girl

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

kızdırmak
{f} annoy

Facebook always finds a way to annoy promoters. - Facebook her zaman promotörleri kızdırmak için bir yol bulur.

She is doing that only to annoy him. - O onu sadece onu kızdırmak için yapıyor.

kızdırmak
{f} anger

I don't wish to anger you. - Seni kızdırmak istemiyorum.

kızdırmak
{f} tease

She wanted to tease Tom. - O, Tom'u kızdırmak istedi.

kızdırmak
irritate

Tom's constant arguing irritates some of his classmates. However, most of the class has just learned to ignore him. - Tom'un sürekli tartışması onun sınıf arkadaşlarından bazılarını kızdırmaktadır. Fakat, sınıfın çoğu onu görmezden gelmeyi henüz öğrendi.

Tom purposely wore his shirt inside out just to irritate Mary. - Tom sadece Mary'yi kızdırmak için gömleğini kasıtlı olarak ters giydi.

kızdırma bujisi
glow plug, heater plug
kız
{i} bird

The girl let the bird loose. - Kız kuşu serbest bıraktı.

He looks like the yellow angry bird. - O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.

kız
daughter

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

The Joneses love their daughter. - Joneslar kızlarını sever.

kızdırmak
{f} bug
kızdırmak
get across
kızdırmak
exasperate
kızdırmak
nettle
kızdırmak
enrage
kızdırmak
offend
kız
judy

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

kız
skirt

The girls wore grass skirts and had flowers around their necks. - Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.

Mary was the only girl wearing a skirt. - Mary etek giyen tek kızdı.

kız
queen

I've got a queen of hearts. - Benim bir kupa kızım var.

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters. - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

kızdırmak
warm up
kızdırmak
give affront to
kızdırmak
get under one's skin
kız
resent

I resent the way he treated me. - Onun bana davranma şekline kızıyorum.

They may feel some resentment. - Biraz kızgınlık hissedebilirler.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

Are you still a virgin? - Hâlâ kız oğlan kız mısın?

In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped. - Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.

kız
bridle at
kız
puss
kızdırmak
aggravate
kızdırmak
hassle
kızdırmak
incense
kızdırmak
peeve
kızdırmak
get one's back up
kızdırmak
superheat
kızdırmak
try
kızdırmak
get one's goat
kızdırmak
rub up the wrong way
kızdırmak
displease
kızdırmak
rile
kızdırmak
get on sb's back
kızdırmak
{f} rouse
kız
gırl

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

kız
country girl
kız
girl's
kızdırmak
aggreviate
kızdırmak
(Fiili Deyim ) make angry
kız
chick

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Dad uses fire to roast a chicken. - Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.

kız
female

Since 1990, eleven female students received the award. - 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.

That female student is American. - O kız öğrenci Amerikalıdır.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

I miss my little sister. - Küçük kız kardeşimi özlüyorum.

The mother missed her daughter who was away at college. - Anne üniversitedeki kızını özledi.

kız
maid

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

The maid gave up her job. - Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.

kız
maiden

What's your wife's maiden name? - Karınızın kızlık soyadı nedir?

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
kızdırmak
exacerbate
kızdırmak
to anger, to annoy, to irritate, to rile, to peeve, to put sb's back up, to rub sb up the wrong way; to superheat
kızdırmak
put out
kızdırmak
burn
kızdırmak
bait
kızdırmak
chafe
kızdırmak
huff
kızdırmak
put about
kızdırmak
provoke
kızdırmak
infuriate
kızdırmak
badger

He wouldn't stop badgering me. - O beni kızdırmaktan vazgeçmedi.

kızdırmak
heat up
kızdırmak
gall
kızdırmak
overheat
kızdırmak
inflame
kızdırmak
heat
kızdırmak
(yaramazlıkla) play to
kızdırmak
{f} antagonize

I don't want to antagonize her. - Onu kızdırmak istemiyorum.

kızdırmak
torment
kızdırmak
razz
kızdırmak
put smb.'s nose out of joint
kızdırmak
tempt
kızdırmak
rough the wrong way
kızdırmak
get in one's hair
kızdırmak
ruffle smb.'s temper
kızdırmak
impassion
kızdırmak
steam up
kızdırmak
{f} vex
kızdırmak
put smb. out of temper
kızdırmak
gravel
Türkçe - Türkçe
Yüksek vücut ısısı, ateş
Üzüm çubuklarını köklendirmek için yere gömme, daldırma
Yüksek vücut ısısı, ateş. Üzüm çubuklarını köklendirmek için yere gömme, daldırma
Kızdırmak işi
Kız
bint
Kızdırmak
(Osmanlı Dönemi) SECR
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire
kızdırmak
Isıtmak
kızdırmak
Kızmasına sebep olmak, kızmasını sağlamak
kızdırmak
Isıtmak. Öfkelenmesine sebep olmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek: "Onları kızdıracak bir kötülük mü yaptın?"- H. R. Gürpınar
kızdırmak
Öfkelenmesine sebep olmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek
kızdırma