There is nothing like cold beer on a hot day.
- Sıcak bir günde soğuk bir bira gibisi yok.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
The girl vanished like magic.
- Kız, sihir gibi kayboldu.
Stanford University has educated entrepreneurs like Larry Page and Sergey Brin.
- Stanford Üniversitesi, Larry Page ve Sergey Brin gibi girişimcileri yetiştirdi.
We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
Man fears disasters such as floods and fires.
- İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
What kind of woman could love a guy like Tom?
- Tom gibi bir adamı ne tür bir kadın sevebildi.
We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like living in the same house as us.
- Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
I've always known something like this might happen.
- Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.
We should make something like that.
- Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
Tom certainly doesn't look like he's over eighty.
- Tom kesinlikle seksenin üzerindeymiş gibi görünmüyor.
What's the matter, Jane? You look like you aren't feeling well.
- Neyiniz var, Jane? İyi hissetmiyor gibi görünüyorsunuz.
Tokyo, as you know, is one of the financial centers of the world.
- Tokyo, bildiğiniz gibi,dünyanın finans merkezlerinden biridir.
Either be as you seem or seem as you are.
- Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
Between ourselves, he seems to be a homosexual.
- Aramızda kalsın, o bir homo gibi görünüyor.
Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.