Meri olağandışı bir kadın.
- Mary is an extraordinary woman.
Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.
- Call the police if you see any extraordinary situation.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Mary sıradışı bir kadındı.
- Mary was an extraordinary woman.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
- I didn't notice anything unusual.
Senin ve Tom'un aynı fikirde olmaması çok olağan dışı.
- It's very unusual for you and Tom to disagree.
Biz alışılmadık bir şey bulmadık.
- We didn't find anything unusual.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom'un geç kalması olağandışıdır.
- It's unusual for Tom to be late.
Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.
- Tom had some very unusual experiences.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
... It's an extraordinary achievement. ...
... another extraordinary executives gold agar inlaid with three large emeralds ...