Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.
- Call the police if you see any extraordinary situation.
Tom olağanüstü gücü olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary strength.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Davranışınız çok sıradışı.
- Your behavior is too extraordinary.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Olağan dışı bir şey hissediyor musun?
- Do you sense something unusual?
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
- I didn't notice anything unusual.
Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
- It's unusual for Tom to be here so early.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom oldukça olağandışı.
- Tom is pretty unusual.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
... inordinate and extraordinary human progress has been made by the ...
... OBAMA: Secretary Clinton has done an extraordinary job. But she works for me. I'm the president ...