Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
- The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
- You've got to get a steady job.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Lütfen daha yavaş konuşabilir misin?
- Could you speak more slowly, please?
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
- You've got to get a steady job.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I never had a steady job.
Tom sürekli ilerleme kaydetti.
- Tom has made steady progress.
Bu günlerde iş çok kesat.
- Business is so slow these days.
İşler gerçekten kesatlaştı.
- Business has really slowed down.
Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
- Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir.
- Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
Saatim beş dakika geri kalmış.
- My watch is five minutes slow.
Saat on dakika geri kalmış.
- The clock is ten minutes slow.
Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
- He's got a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
- Tom doesn't have a steady girlfriend.
Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.
- When you are driving, you should slow down on corners.
Cankurtaranlar kırmızı ışıklarda durmak zorunda değiller ama genellikle yavaşlarlar.
- Ambulances don't have to stop at red lights, but they usually slow down.
Bu tablo, sabit değildir.
- This table isn't steady.
Bu merdiveni sabit tutun.
- Hold this ladder steady.
Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
- In childhood, time passes slowly.
Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
- Time passed very slowly this week.
Bu saat on dakika geridir.
- This watch is ten minutes slow.
Sebebi saatimin beş dakika geri kalmasıydı.
- That was because my watch was five minutes slow.
... The moon keeps Earth steady. ...
... out keeps the level of the bathtub steady. Okay? That’s replacement level bathtub ...