Onlar çok kullanışlılar.
- They're very practical.
Bu araba geniş ve kullanışlı.
- This car is spacious and practical.
Onun fikri pratiktir.
- His idea is practical.
Sizin fikirleriniz hemen hemen hiç pratik değil.
- Your ideas are hardly practical.
İngilizler becerikli bir millettirler.
- The English are a practical people.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Gerçekten pratik değil.
- It's not really practical.
Tom çok pratik, gerçekçi bir kişidir.
- Tom's a very practical, down-to-earth person.
Daha faydalı olmak istiyorum.
- I want to be more practical.
Tom neredeyse her gün yüzer.
- Tom swims practically every day.
Tom neredeyse beni bir vatan haini olmakla suçladı.
- Tom practically accused me of being a traitor.
Tom hemen hemen her gün buraya gelir.
- Tom comes here practically every day.
İspanyolca ve Portekizce hemen hemen aynıdırlar.
- Spanish and Portuguese are practically the same.
Siz pratikte ailesiniz.
- You're practically family.
Tom Jackson bu kasabayı pratik olarak inşa etti.
- Tom Jackson practically built this town.
Ben pratik olarak yetişkinim.
- I'm practically an adult.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Jack's knowledge has the practical benefit of giving us useful prototype parts.
All in all, Jack's a very practical chap.
Jack didn't get an engineering degree, but has practical knowledge of metalworking.
The class put a whoopee cushion on the teacher's chair as a practical joke.
she vsed hath the practicke paine / Of this false footman .
... And there are practical applications to what I'm doing ...
... the laurie has no symbolic value is actually has a practical purpose ...