It's practical to have a laptop.
- Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.
His idea is practical.
- Onun fikri pratiktir.
Do you practice any sport?
- Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
Tom practices playing the bassoon every day.
- Tom her gün fagot çalarak pratik yapar.
Tom has no practical experience.
- Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.