She went nearly mad with grief after the child died.
- Çocuğu öldükten sonra, o üzüntüden neredeyse çıldırdı.
I was nearly run over by a car.
- Neredeyse araba beni ezecekti.
The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
- Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
The Sahara Desert is almost as large as Europe.
- Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
Even today, his theory remains practically irrefutable.
- Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
Tom swims practically every day.
- Tom neredeyse her gün yüzer.
He knows next to nothing about the issue.
- O konuda neredeyse hiçbir şey bilmiyor.
The twins look so much alike it's next to impossible to distinguish one from the other.
- İkizler o kadar benziyorlar ki birini diğerinden ayırt etmek neredeyse imkansız.
The main streets of many small towns have been all but abandoned thanks, in large part, to behemoths like Wal-Mart.
- Birçok küçük kasabaların ana yolları büyük ölçüde Wal-Mart gibi büyük devlerin sayesinde neredeyse bırakılmaktadırlar.
The party was all but over when I arrived.
- Ben vardığımda parti neredeyse bitmişti.
Compared to our house, his is virtually a palace.
- Bizim evimizle karşılaştırıldığında, onunki neredeyse bir saray.
It's virtually impossible.
- Bu neredeyse imkansız.
My friends will be here at any moment.
- Arkadaşlarım neredeyse burada olacak.
This room is just about big enough.
- Bu oda neredeyse yeterince büyük.
Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
- Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
It's almost too good to be true.
- Bu neredeyse doğru olamayacak kadar çok iyi
Almost everybody appreciates good food.
- Neredeyse herkes iyi yemeği takdir ediyor.
My work is as good as done.
- İşim neredeyse bitti.
The problem is as good as settled.
- Sorun neredeyse çözüldü.
I scarcely slept a wink.
- Neredeyse gözümü bile kırpmadım.
We scarcely had time for lunch.
- Öğle yemeği için neredeyse zamanımız yoktu.
Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
- Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
This room is just about big enough.
- Bu oda neredeyse yeterince büyük.
The twins look so much alike it's next to impossible to distinguish one from the other.
- İkizler o kadar benziyorlar ki birini diğerinden ayırt etmek neredeyse imkansız.
Tom has next to nothing in his wallet.
- Tom'un cüzdanında neredeyse bir şey yok.
I have been waiting for almost half an hour.
- Neredeyse yarım saattir bekliyorum.
My dog is almost half the size of yours.
- Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.
I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
- Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
I pretty much finished reading the novel.
- Romanı okumayı neredeyse bitirdim.
I've been up almost all night.
- Neredeyse bütün gece ayaktaydım.
That couple gets soused nearly every night.
- O çift neredeyse her gece içer.
Tom can eat just about anything but peanuts.
- Tom fıstığın haricinde neredeyse her şeyi yiyebiliyor.
Tom almost never complains about anything.
- Tom neredeyse herhangi bir şey hakkında şikâyet etmez.
I barely even remember Tom.
- Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.
Even today, his theory remains practically irrefutable.
- Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
By the time she gets there, it will be nearly dark.
- O oraya varmadan önce, neredeyse hava kararacak.
He slipped and nearly fell.
- O kaydı ve neredeyse düşecekti.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
He hardly studies chemistry.
- O, neredeyse hiç kimya çalışmaz.
He scarcely ever watches TV.
- O, neredeyse hiç tv izlemez.
They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.