koşmak

listen to the pronunciation of koşmak
Türkisch - Englisch
run

I really had to run for it to catch the train. - Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.

I had to run to the station. - Ben istasyona kadar koşmak zorunda kaldım.

leg
clip
scamper about
course
harness
scamper
yoke
/ardından, peşinden/ to pursue, try to get. koşar adımlarla running, at a run. Koşar adım marş/ileri! Run! (command given to a physical education class)
(arabaya) team
scurry
leg it
to harness; to put to work
(tempolu) jog
rush
career
shin
scour
{f} to run

You do not have to run fast. - Hızlı koşmak zorunda değilsiniz.

Tom had to run to catch the bus. - Tom otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldı.

go in haste
race about
put to work
lope
put
{f} trot
şart koşmak
stipulate
peşinde koşmak
pursue
koşma
{i} running

I am tired from running fast. - Hızlı koşmaktan yoruldum.

He goes running every morning. - O her sabah koşmaya gider.

peşinde koşmak
seek
koş
{f} run

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşmayın.

She goes running every morning. - O her sabah koşmaya gider.

koşma
{i} rush
arabaya koşmak
hitch
at koşmak
horse
şart koşmak
condition
eve koşmak
make for home
koşma
trotting
koşma
ballad
koşma
stay

I don't know if I should stay or run. - Kalmam ya da koşmam gerekip gerekmediğini bilmiyorum.

yıldırım gibi koşmak
streak
koş
{f} trotting
koşma
run

Don't run around in the room. - Odanın etrafında koşma.

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşmayın.

koşma
running of
şart koşmak
Stipulate, lay down as a condition
alabildiğine koşmak
go flat out
alabildiğine koşmak
to run at full speed
ana avrat asfaltta koşmak
slang to swear at everybody present
arabaya koşmak
to hitch (horses) to a carriage
arabaya koşmak
span
arabaya koşmak
to hitch (the horses) to a carriage
arkasından koşmak
to run after
arkasından koşmak
to pursue (a person) to get a thing done
at koşmak
to harness
at koşmak
to hitch a horse to (a carriage)
aşağıya koşmak
run down
boyunduruğa koşmak
yoke
daha hızlı koşmak
walk away from
daha hızlı koşmak
outrun
deli gibi oraya buraya koşmak
tear about
dörtnala koşmak
gallop
dörtnala koşmak
career
dışarı koşmak
run out
eğlence peşinde koşmak
gallivant
eğlence peşinde koşmak
gad about
eğlence peşinde koşmak
gad
gücüne koşmak
to make more difficult
hantalca koşmak
lob
hızla koşmak
tear
hızlı koşmak
run hard
hızlı koşmak
go the pace
hızlı koşmak
sprint
imdadına koşmak
come to smb.'s rescue
iyi koşmak
be a good goer
içeriye koşmak
run in
işe koşmak
to make (sb) do a job
kadın peşinde koşmak
womanize
kadın peşinde koşmak
to run after women, to womanize, to cruise
karı kız peşinde koşmak
to womanize
koş
hurry up!
koş
inspan
koşma
racing
koşma
lit. free-form folk poem or song about love or nature
koşma
running, run; ballad; stiffener, stay
koşma
(Denizcilik) guy, stay
olanca gücüyle koşmak
rip
olanca gücüyle koşmak
rip along
peşinde koşmak
to run after, to go after
peşinde koşmak
fish for
peşinde koşmak
search after
peşinde koşmak
ghost
peşinden koşmak
run after
peşinden koşmak
1. to follow (someone) around (in the hope of obtaining something from him). 2. to try to obtain (something); to try to get (something) done
rahat koşmak
lope
rahvan koşmak
amble
tüm hızıyla koşmak
rip along
ufak tefek işlere koşmak
run messages
uzun ve rahat adımlarla koşmak
lope
yardıma koşmak
succor
yardıma koşmak
succour [Brit.]
yardımına koşmak
to come to sb's rescue, to succour, to succor
yardımına koşmak
succor
yardımına koşmak
bat for
yardımına koşmak
come to smb.'s aid
yardımına koşmak
come to smb.'s rescue
yardımına koşmak
rally
yavaş tempoda koşmak
jog
yavaş tempoda koşmak
jogtrot
yokuşa koşmak
to put (someone) to a great deal of trouble
yukarıya koşmak
run up
zora koşmak
to raise difficulties
zora koşmak
to make things difficult for (someone), make difficulties for (someone)
çamurlu suda koşmak
slop
çift koşmak
to harness to the plough
çifte koşmak
to hitch (an animal) to a plow team
şart koşmak
lay down as a condition
şart koşmak
to stipulate, to provide
şart koşmak
lay down
şart koşmak
provide
şart koşmak/koymak
to lay (something) down as a condition
şirk koşmak
to attribute a partner to (God)
Türkisch - Türkisch
Hayvanı çekeceği şeye bağlamak
Bir işle çok ilgilenmek, koşuşturmak: "Yok, yok, dedi, akşamdan beri ben koştum, biraz da onlar yorulsunlar."- M. Ş. Esendal
Şart ileri sürmek
Hayvanı çekeceği şeye bağlamak. Şart ileri sürmek: "Sarfiyat hususunda bir şart koşmuyorlar."- R. H. Karay
Adım atışlarını artırarak ileri doğru hızla gitmek
Bir işle çok ilgilenmek, koşuşturmak
Koşuya çıkmak
Kovalamak, üstüne düşmek, izlemek
Birini, bir işte görevlendirmek
Bir yere ivedilikle gitmek
Bir yere ivedilikle gitmek: "Pencerede dolaşan gölgelerden bir şeyler sezmeğe çalışarak koşuyorum."- Y. Z. Ortaç
Adım atışlarını artırarak ileri doğru hızla gitmek: "Biriyle kavga ederken kızışacak olursa hızlı koşmak için pabuçlarını eline alan sokak çocukları gibi..."- R. N. Güntekin
Birlikte iş görmesi için bir şeyi başka birinin yanına katmak, arkadaş olarak vermek
Koşma
(Osmanlı Dönemi) PU
Koşma
(Osmanlı Dönemi) HERVELE
koşma
Koşmak işi
koşma
Halk edebiyatının en yaygın bir şiir türü
koşma
Sazla okunmak için hece ölçüsü ile yazılmış, ilk parçasının birinci, ikinci ve dördüncü dizeleriyle öteki parçaların dördüncü dizeleri birbiriyle, kalan dizeler de kendi aralarında uyaklı, konuları sevgi ve doğa olayları olan bir halk şiiri
koşma
Bir halatı, ağacı pekiştirmek için yanına konulan halat veya ağaç
koşmak
Favoriten