Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
- Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.
- Sami was confused by Layla's erratic behavior.
Mary Tom'un düzensiz davranışı tarafından rahatsız oldu.
- Mary was troubled by Tom's erratic behavior.
Fadıl'ın davranışı daha kontrollü ve dengesiz hale geliyordu.
- Fadil's behavior was becoming more controlling and erratic.
Fadıl o kadar dengesiz hale geldi ki karısı onu terk etmeye karar verdi.
- Fadil became so erratic that his wife decided to leave him.
Düzensiz fiiller İngilizcenin bir parçasıdır.
- Irregular verbs are a part of the English language.
Düzensiz bir nabzım var.
- I have an irregular pulse.
Onun bir dizi çarpık dişleri var.
- She has a set of irregular teeth.
Henry has been getting erratic scores on his tests: 40% last week, but 98% this week.
When I saw the other driver weaving erratically across the road, I decided to keep my distance.