anlaşmazlık

listen to the pronunciation of anlaşmazlık
Türkisch - Englisch
conflict

There had never been a conflict between Dan and Linda. - Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.

There is a great conflict between religion and science. - Din ve bilim arasında büyük bir anlaşmazlık vardır.

disagreement

Tom and I had a disagreement. - Tom ve ben bir anlaşmazlık yaşadık.

There's no disagreement here. - Burada bir anlaşmazlık yok.

controversy

There was a controversy about the location of the new school. - Yeni okulun yeri ile ilgili anlaşmazlık vardı.

friction
(Hukuk) dispute

There was a dispute about our bill. - Yasa tasarımız hakkında bir anlaşmazlık vardı.

The countries concerned settled the dispute by peaceful means. - Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.

run in
quarrel
disagreement, incompatibility
mix up
disaccord
discord

There's been a lot of discord in the office lately. - Son zamanlarda ofiste birçok anlaşmazlık oldu.

dissension
division; embroilment
incompatiblity
disagreement, misunderstanding, conflict, dispute, discord, difference, friction
discordance
strife
disunion
odds

He is always at odds with his boss. - O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

fight
divided counsel
imbroglio
disunity
ambiguity
dissent
rift

A deep rift opened up between them. - Onlar arasında derin bir anlaşmazlık açıldı.

nonviolent
(Ticaret) disputes

I am writing a thesis about international disputes after World War II. - II. Dünya Savaşı'ndan sonraki uluslararası anlaşmazlıklar hakkında bir tez yazıyorum.

International disputes must be settled peacefully. - Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.

holdout
discrepancy
difference
variance
argument
altercation
dissidence
potential difference
{i} embroilment
misunderstand
mixup
{i} misunderstanding
embroil
incompatibility
{i} division
anlaşmazlık içinde olmak
feud
anlaşmazlık konusu
bone
anlaşmazlık konusu
a bone of contention, object at issue
anlaşmazlık tohumu
dragon's teeth
anlaşmazlık tohumu ekmek
sow dragon's teeth
anlaşmazlık çıkaran
divisive
anlaşmazlıklar
disputes

These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law. - İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

Industrial disputes are still a problem. - Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.

anlaşmazlıklar
conflict
anlaşmazlık
infighting
yasal anlaşmazlık
conflict of laws
Türkisch - Türkisch
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilâf
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf: "Mustafa yedi yaşına basınca ana baba arasında anlaşmazlık kalmadı."- R. H. Karay
anlaşmazlık
Favoriten